~26~

1K 99 9
                                    

"Elif lütfen uyan! Lütfen..."

Bedenim acı içinde sızlarken duyduğum ağlama sesleri beni uyanmam için zorluyordu sanki.
Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdığımda açacak kuvvetim yoktu henüz.
Ama duyabiliyordum.
Ne olmuştu bana az önce, az önce evdeydim babama hesap soruyordum.babam neredeydi?
Ben neredeydim? Yoksa bu bir rüyamıydı? Yıllar sonra onunla yüzleşecek gücü kendimde bulmuşken, hepsi hayal gücümden mi ibaretti...?

Kafam allak bullak iken kapanan kapı sesi ile ağlama dinmiş adım sesleri gelmeye başlamıştı.
Birinin odada olduğunu anlıyor, ama gözlerimi açamıyordum.
İçerideki kim ise ses çıkarmadığı için kim olduğu belli olmaz iken yavaş yavaş gözlerimi oynatmaya başladım.

"Dağ olsa taşıyamazdı Elif sen başını bile eğmedin..."
Muratın sesini duyduğumda yanımda olması, açıkcası güvende hissettirmişti.
Dediklerine karşılık aklıma öncelerde okuduğum bir söz gelmişti,
Gözlerimi açmadan cevap verdim.

"Rıza-i ilahi yolunda az bir cefa gördük diye rahmana nazmı edeceğiz?"
Gözlerimi açtığımda murat yatağın yanındaki sandalyede oturmuş başını ellerinin arasına almıştı.
Bana baktığında iyi olduğumu belirtmek için hafif bir tebessüm ettim. Uyuduğumu zannettiği için şaşırmış olmalıydı.

"uyanıkmıydın?"

"Az bir süredir, ama gözlerimi açamadım"

"açamazsın tabi, bir yerinde durmuyorsun ki, sürekli bir kendini maceranın içine atmalar, hasta olduğunu unutup kendine fazla yüklenmeler! Bu son bir hafta bize bile ağır geldi, seni hiç düşünemiyorum. Ama bundan sonra böyle bir şey olmayacak,, izin vermiyorum"
Muratın yüzüne şaşkınca
bakıyordum. Ne demişti o öyle? İzinmi vermiyordu? Muratta ne dediğini fark etmiş olacakki elini ensesine götürüp gevelemeye başladı

"yani Yanlış anlama Elif, seni kısıtladığım için felan değil, iyi olmanı istediğim için"
Yine duygularını belli etmesi beni afallatsada belli etmemiştim.

"anlıyorum, teşekkür ederim"

"ağrıyan bir yerin varmı?"
Sorusuna yalan mı söyleyerek cevap versem düşünmüştüm ama saklamak bir şey değiştirmeyecekti.

"ağrım var,aslında çok canım yanıyor.
Vücudumun heryeri ağrıyor"

Bu söylediklerim, heryeri ağrıyan vücudumu murata şikayet etmek için değil, aksine Muratı gerçeklere hazırlamak içindi...
Zehra'nın söylediği şeyler aklıma gelirken, eğer böyle bir şey gerçek ise, Muratın nasıl bir durumda olduğumu bilmesini istiyordum.
Gözlerimi tavandan çekip ona baktığımda bir kaç saniyede olsa gözlerinde ki acı dolu bakışı yakalayabilmiştim.

Tekrar bakışlarımı önüme çevirdiğim de söylediği cümle kalbime bir ok gibi sağlanmıştı.

"keşke ömrümü,
ömrüne katabilsem... "

Şaşkınlığım yüzümden okunur bir
Haldeydi,

"benim'de seninde ömrümüz Rabbimizin takdir ettiği kadardır Murat, hem senin önünde kocaman bir hayat var,henüz yolun başında sayılırsın.benim yüzümden şimdiden karamsar düşüncelere kapılmanı istemiyorum."

Yazarın ağzından:

Genç adam düşünceleri içinde sıkışmış bir vaziyette elini ensesine görürdü, oda Biliyordu tabiki takdirin Allah'tan olduğu, lakin insan işte.
Bir ama ya, bir belki ye, bir keşke ye tutunuyordu.

"Takdir Allahın, biliyorum Elif. Ama illaki bir yolu olmalı, seninde önünde kocaman bir hayat var, lisanım yetmiyor, bazen cümlelerim çıkmıyor ağzımdan ama dümdüz söylemek gerekirse, çabalamak istiyorum Elif, uğraşmak, gayret edip bir çözüm bulmak istiyorum.
Ölmeni istemiyorum Elif... "

Elifin gözleri dolmuş, duyduğu cümleler boğazında bir yumru ya sebebiyet vermişti, murat ise ne kadar içine atsada duygularını, Elifi bu halde görmek artık dayanılmaz bir acı vermeye başlamıştı. genç kızın haberi yoktu ama Murat Elifin hastalığını araştırmış, bir sürü doktorla görüşmüştü. Lakin ilerleyen hastalığının tek bir çözümü vardı, oda böbrek nakli...

Eğer kendi böbreği uyuşsa gözü kapalı verecekti Murat ama ya 4.dereceye kadar akraba olmak gerekiyordu, yada böbreklerin tam uyuşması, malesef Murat ve Elifin böbreği tam uyuşmadığı için az önceki doktor böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söylemişti.

Kim bilebilirdi ki Elif ile görevi dışında konuşmayan bu gencin, Elif için bu kadar çabaladığını.
Ama olaylar öyle değildi aslında, Muratın yüreğine bu yangın onu ilk gördüğünde, Elifin en savunmasız anında derdini Rabbine anlattığı o akşam Düşmüştü. Bir daha göremeyeceğini düşündüğü genç kız hayatına girmişti birden.
O gün Murat Elife bir soru sormuştu,

"kiminle konuşuyorsun? Burada kimse yok."
Ve aldığı cevap ise gerçekten afallatmıştı Muratı,

"Allah ile konuşuyorum."

"gecenin bir yarısı köprünün üzerinde mi?"

"zaman mekan fark edermi?"
O gün büyük bir Hakikat perdesi kalkmıştı Muratın gözünden, zaten dinine düşkün bir ailede yetişmiş, ve hayatını bu yönde ilerletmişti.
Ama Elifin o gün ki teslimiyeti Muratın nazarında çok başka bir kapı açmıştı, hiç kimseye sözünü etmemişti murat ama, o günden sonra sık sık o köprüye gider o gece Allaha onu yanına alması için yalvaran kıza, bu sefer Allahın ona güzel bir hayat bahşetmesi için dua ediyordu Murat...

"ne kadar tuhaf değilmi? seninle tanıştığımız gece Allaha beni yanına alması için yalvarmıştım, şimdi ise bir bu fani dünyada bir gün bile benim için önemli"

Genç kız dalgınlıkla söylediği cümlelerin o an muratın da aklından geçtiğinden habersizdi, zaten bu cümleler onun uzun zamandır aklındaydı.
Ama Elif duanın sadece bir kısmını hatırlıyordu.

"Allahım ya bana bir çıkış yolu göster,
Yada daha fazla acı çekmeden al yanına ne olur..."
Allah Elife bir çıkış yolu gösteriyordu elbet, ama önemli olan Elifin bu yolda yürüyebilmesiydi...

İkiside içlerinde bir muhasebe yaparken kapının açılması ile içerideki sisli hava dağılmış, Zehra yaşlı gözleri ile girmişti odaya.
Tabi bu sırada Murat daha fazla Elifi böyle görmeye dayanamayacağını fark ederek çıkmıştı odadan, Elifin gözü giden murata takılsada, şuan kim bilir onun için ne kadar endişelenmiş olan arkadaşını rahatlatması gerekiyordu.

Zehranın hemen arkasından giren kenan ilkan ile şimdiye kadar nasıl buraya geldiğini sormadığını farketti Elif. En son hatırladığı şey kenan beyin  anlattıklarıydı. Sonrası karanlık...

MÜDDESSİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin