~34~

915 95 6
                                    

Yazarın ağzından :

Nihayet Muratın yarası büyük ölçüde iyileşmiş, ve hastaneden çıkış yapmıştı. Gitmeden önce eşyalarını toplayarak Elifin odasına doğru ilerledi. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde ses gelmeyince bir kaç adım ilerledi.
Genç kızın uyuduğunu farkedince  bakışlarını yere eğip adımladı geriye doğru, uyandırmak istemediği için tekrar çıktı odadan, zaten iş çıkışı Zehrayı hastaneye bırakırdı muhtemelen, bu bahane ile de Elifi görmüş olabilirdi.
Hani demiştik ya
"hisler aşikar olunca çoğalırmı?"
diye aşikar olduğundan mı, yoksa başka bir nedendenmi bilinmez ama Muratın hisleri artık açıkça belliydi.
Bu konu Hakkında son konuşmaları Elifin cümlesi ile son bulmuştu
"nasip" demişti Elif, söz vermemiş, gelecek vaad etmemiş, sadece Rabbine bırakmıştı. Gerçi biliyordu Murat, Elif kendisini ve Muratı sadece ve sadece Rabbine emanet etmiş, onun takdirine boyun eğmişti.
Kim bilir? Belki 'de Allah bu yüzden onları mükafatlandıracaktı.

Murat hızlı adımlarla aşağı indiğinde kendisini polis arabasında bekleyen arkadaşının yanına gidip, arabaya bindi.

"kardeşim neden müsaade etmedin yukarı çıkmama? Bak çantan ağırdı. Daha iyileşmeden tekrar sakatlayacaksın kendini!"
Arkadaşı için endişelenen keremin aksine Murat çok daha rahattı.

"iyiyim kardeşim ben, hem daha çanta Bile taşıyamazsam nasıl koşucam suçluların peşinden?"
Kerem arabayı çalıştırıp karakola doğru ilerlerken konuşuyordu.

"belki de bu kahramanlık işlerine biraz ara vermelisin devrem, bir süre karakolda kal, hem karakolda da sana ihtiyaç oluyor."

"O kısmı Zehra komiser halleder devrem, ben halimden gayet memnunum. Sen dediğim şeyle ilgilenebildinmi?"
Kerem arkadaşının neyi kastettiğini anlayarak salladı kafasını.

"O iş bende devrem, sana güzel bir geçmiş olsun hediyesi vereceğim, hiç merak etme."

Elifin ağzından :

"arkadaşım siz aşiret felanmısınız?
Bu kadar nikah şekerini kime vereceksiniz?"
Elimdeki küçük tül torbalara nikah şekerlerini dağıtırken, bir yandan 'da yatağın yanında olan hediye paketlerine bakıp konuştum.
Akşam olmuştu ve Zehra işten ellerinde bir sürü eşya ile odama gelmişti. Aslında Murat gelecek diye beklemiştim ama önemli bir işi olduğunu söyleyerek Zehra yı bıraktıktan sonra gitmişti.

"Aslında bende bu kadar beklemiyordum ama benim ailem, Ahmetin ailesi, karakol'daki arkadaşlar, Ahmetin 'de çevresi geniş olunca ortaya böyle bir şey çıktı. Ama sen yorma kendini, ağrın sızın olursa hemen bırak"

"yok yok iyiyim ben"
Aslında düğüne daha vakit vardı ama sırf benim için tarihi erken bir zamana almışlardı, ben farketsemde, Zehra Ahmetin öyle istediğini söyleyip kendimi kötü hissetmemem için beni ikna etmeye çalışmıştı.
Şekerleri doldururken bir yandan 'da aklım kenan bey ve ailesindeydi.
Bu aralar en çok düşündüğüm konu buydu sanırım. Aramaya başlamalarından bu yana baya bir zaman geçmişti ama henüz bir ize rastlayamamışlardı. Murat' dan öğrendiğim kadarıyla geriye fazla bir seçenek'de kalmamıştı. İçimdeki umudu diri tutmaya çalışırken, yanlarında olup yardım edemediğim için dua ederek destek olmaya çalışıyordum.

Zehra koltuğa oturup süsleri ayarlarken bir yandan'da bu gün yakaladıkları suçlulardan bahsediyordu.

"yok arkadaş ben erken emekli olucam bu gidişle, bu neya! Ülkede sağlam adam kalmamış. Kaçakçısı, göçekcisi, hırlısı, hırsızı, şöyle hepsini bir odaya toplayıp biber gazıyla boğmak istiyorum"
Tedirgin bakışlarımı Zehranın üzerin'de gezdirdiğimde şirince sırıtmıştı.

MÜDDESSİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin