Odada sadece Zehra ve ben kaldığımızda Zehranın üzerimde bakışlarını gezdirdiğini hissediyordum.
Gülerek ona döndüm, bakışlarımız kesiştiğinde oda tebessüm etti .
Gülüyorduk ama, ikimizin'de gözleri dolu gülüyorduk."evdeyken hiç bu denli hissetmemiştik değilmi?"
Burnunu çekerek söylediği cümle, gözümde dolan yaşların anında boşalmasına sebep olmuştu.(Burada malesef yazarın'da gecenin bir yarısı boğazına düğüm oturmuş bir şekilde, gözlerinden yaşlar boşalıyor arkadaşlar)
Hayır anlamında salladım başımı, Zehra koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde yatağa oturması için koluma takılı olan kablolara dikkat ederek yana kaydım.
Zehranın da gözü sürekli serumdaydı."çok canın yanıyormu Elif?"
Sesi titreyerek söylediği cümle ile hemen hayır anlamında salladım kafamı, şuan her ne kadar ben üzülmeyeyim diye içindeki acıyı dışarıya yansıtmamaya çalışsa da Zehra onun dik durmaya çalışıp bana annelik yapması, beni derinden etkiliyordu. Gün boyu bir şeyler ile ilgilenen biz ilk defa başbaşa kalmıştık."keşke eve gitsek arkadaşım, ciklet evde yalnız maması, suyu bitmiş olabilir.
Zehra elini elimin üzerine koyarak konuştu.
" merak etme, ciklet emin ellerde, onu sabah evden çıkmadan anneanneme bırakmıştım. Artık biz eve dönene kadar bir süre seher sultan ile kalır.""Biz eve dönene kadar... "
Umarım eve dönebilirdik, Her yerime bağlı olan makinalara bakarken, evime tekrar dönmek, Zehra ile birlikte tekrar yeni tarifler denemek için mutfağa girip elimize yüzümüze bulaştırmak, salonda oturup saatlerce konuşmak, birlikte evi temizlemek, ciklet ile vakit geçirmek, bunların hepsi geçmişteki bir anı ve gelecekte ki bir hayal gibi geliyordu.
Her ne kadar kendimi evimde hayal etsem de tepemde durmadan kalp ritmimi ölçüp ses çıkaran makina beni tekrar hayal dünyamdan çıkarıp bu hastane odasına getiriyordu.Zehra çalan telefonunu cebinden çıkardığında Nişanlısı Ahmetin aradığını görüp meşgule aldı, eminim bu anı bozmamak için sonra dönüş yapmak istemişti,
"Zehra biliyorum benim bu halde olmam seni 'de derinden sarsıyor, ne kadar belli etmesen' de gözlerinden görüyorum arkadaşım. Ama senin düğününe çok az bir zaman kaldı, sen bir yuva kuracaksın lütfen bu güzel zamanlarını benim acım ile mahvetme, hiç bir şeyini erteleme.
Ben burdayım zaten, bak bir sürü doktorun yanındayım. Hem davetiyeni, süslemelerini birlikte burada'da hazırlayabiliriz, benim bir sürü boş vaktim olacak nasıl olsa,Zehranın acı tebessümünden bu zamanlarını hiç böyle hayal etmediğini anlamıştım. Hep anlatırdı evde, evimi birlikte şöyle dizicez, eşyalarımı birlikte seçicez, nikah şekerlerimi yapıcaz diye, hatta nikah şahidi bile ben olacaktım.
"yaparız arkadaşım, nerede olduğumuz hiç farketmez birlikte yapacaksak benim için yerin, mekanın hiç bir önemi yok. Ama sen bir an önce iyileş, çünkü sen iyi olursan bende iyi olurum"
"söz veriyorum iyileşmeye çalışacağım, bu saatten sonra bir fayda edermi bilmiyorum ama iyileşmek istiyorum Zehra, hayatıma bu kadar güzel insan girmişken, sizi bırakmak istemiyorum."
Biraz daha sohbet ettikten sonra Zehra tekrar çalan telefonu ile odadan çıkmıştı. Bugün yaşadıklarımı düşündüğümde kafam allak bullak oluyordu. Önce kenan beyin anlattıkları, sonra bayılmam, o kötü kabus, Muratla konuşmamız, Kenan beyin tekrardan kızını araması, Zehra ile az önceki konuşmamız, bugün sabah akşam eve giderken eksikleri alayım diye düşünürken, akşamına bir hastane odasında olmam.
Etrafımda sürekli öten cihazlar, iki saatte bir kontrol için gelen hemşireler...Kaçınılmaz son gelmişti işte, ben ne kadar görmezden gelsemde olacak olan bir şekilde oluyordu.
Kararan havaya inat, odama aradan vuran ışık ortamın maneviyat dolmasını sağlamıştı, bana sanki bugün en çok konuşmam gereken, içimi dökmem gereken Rabbimi hatırlatmak için uğraşıyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı arkaya ittiğimde usul usul konuşmaya başladım. Konuşmaya en çok ihtiyacım olanla..."Allahım, neler var sen bilsen bile, yinede sana anlatmak istediğim, neler var kalbimi yoran, neler var yüreğimi acıtan, dilim varmaz, sükut eyler, yüreğim konuşmaz, sabır eyler...
Ama sen bilirsin Allahım,ben demesem'de bilirsin. sen beni bilir, sen herşeyi bilirsin.Rabbim...
Duamı kabul edip, etrafıma özenle insanlar yerleştirdin. Yüreğimin yarasını vesileler ile dindirdin.
Ey Alemlerin Rabbi olan Allahım, kalbimi yeşerttin...Şükür ancak sanadır, dönüş ancak sanadır. Biliyorsun bugün Murat ile konuştuk. Bende beklemiyordum açıkçası böyle belli etmeyi hislerimi.
Aşırıya kaçtıysak, haddimizi aştıysak affeyle Allahım. Bizi Salih ve Saliha kullarından eyle Allahım.
Bugün Muratın sorusuna sadece nasip dedim. Çünkü biliyorum ki biz bir şey yapmasak 'da yolumuzu kesiştiren senin gücün bizim yolumuzu bir kılmaya da yeter...
Ey hazreti fatıma' ları hazreti Ali 'lere nasip kılan Allahım, içimizdeki bu muhabbeti, helal yoldan senin rızan dahilinde sürdürmeyi Nasib eyle...Ellerimi yüzüme sürdüğümde içimdeki rahatlama ile gülümsedim.
Bir söz vardı, Allah var, gam yok!
Gerçekten böyle hissediyordum.
Alemlerin Rabbi ile konuşmak sanki pas tutmuş kalbime, ve zayıflamış ruhuma bir deva, bir ilaç oluyor, kalbimi tekrardan huzur limanlarına çekiyordu.Murat gitmeden ondan son bir ricada bulunmuştum. Ayağa kalkabilsem istemezdim ama bu işi benden daha iyi yapabilecek tek kişi oydu.
Kenan beyin kızını bulması için yardım etmesini istemiştim.
Normalde herşeyi kendim yapan ben, ilk defa benim için bu kadar önemli olan bir konuyu biri ile paylaşmış, ondan yardım istemiştim.
Tabi bu kişi sıradan biri değil, aksine benim için çok özel biriydi.
Beni çok düşük bir ihtimal 'de olsa iyileşene kadar beklemeyi göze alan biri...Günün yorgunluğuna dayanamayıp kapanan gözlerim ile güzel şeyler düşünmeye çalışarak kendimi uykuya bırakmıştım...
Arkadaşlar bu bölüm biraz kısa oldu ama idare edelim lütfen, çünkü ağlamaktan içim şişti, biraz daha kaldıramayacağım cidden...
Özellikle son bölümler beni çok derinden etkiliyor umarım duyguyu sizde tam olarak hissediyorsunuzdur, daha doğrusu ben aktarabiliyorumdur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜDDESSİR
Adventure"Daha dünün yorgunluğunu atamadan bugün oluyor, ve emin olun endişemiz yarın... Oysaki zamanı yaratanı, imtihanlar verip, nasipler göndereni hiç zikretmiyor kalbimiz.. Bizi yokdan var edeni, duâ'larımıza icabet edeni, imtihanlarla sınayıp, mükafatl...