Öncelikle bir uyarı yapayım arkadaşlar bu bölüm çok tatlı bir kavuşma ve sulu gözlülük içerir, bu yüzden sakin bir yerde okuyunuz :)
Aşırı derecede içime sinen bir bölüm oldu, umarım sizde beğenirsiniz. Yorumlarınızı çook merak ediyorum bol bol yorum yapmayı unutmayın<3
Haydi bölümeee..........
Duyduğum gerçek ile yaklaşık bir saattir mücadele ediyordum. Nasıl kabullenilirdi böyle bir şey? İnsanın 24 yıldır olmayan ailesi bir günde nasıl ortaya çıkardı. Hemde bu Aile benim için oğullarını bıçak altına yatırmıştı. Hatta Yusuf kendisi istemiş, daha ablası olduğumu yeni öğrenmişti halbuki,bu kadar hızlı kabullenebilmişmiydi? Duygularım o kadar karışıktı ki, kafam'da o kadar fazla ses vardı ki, başka kimsenin sesini kaldırabilecek gücüm olmadığı için herkese odadan çıkmalarını rica etmiştim. Şuan bırakın insanları konuşsam kendi sesimi bile duyamazdım. Ameliyat olalı bir gün olmuştu daha ve ancak bu kadar gizleyebilmişlerdi benden gerçeği, iyi olmamı istemişlerdi, bu ağır gerçeğin beni ezip geçmesinden korkmuşlardı belkide...
Öylede olmuştu gerçi, bu gerçek beni ezip geçmişti. İlk duyduğumda inanamamıştım, oysa ben kızları için canlarını ortaya koyan bir Aileden ziyade, çocuklarını çöp gibi sokağa atan bir ailenin nefreti ile büyümüştüm. Şimdi ise Hissettiğim tüm duygular sahte gibiydi, uğruna yıllarımı verdiğim herşey, sırf kendimi ezdirmemek, Aileme geride bırakılmaya layık olmadığımı kanıtlamak için gece gündüz uyumadan çalıştığım geceler hepsi boşamı gitmişti. Oysa ne zalim hayal etmiştim babamı yıllarca, adını bile bilmediğim bir adam içimdeki nefretin anahtarıydı. Peki ya annem?
İnsan evladını nasıl bırakır? diye kaç gece ağlamıştım sessiz sessiz, kaç gece ıslatmıştı göz yaşlarım yetimhanenin yataklarını. Oysa ki güneş hanım yani, yani annem... Bakışı, konuşmaları, şefkatli yüreği tam istediğim,aradığım, yıllardır ihtiyacım olan anneydi. Gerçeği öğrendikten sonra kalbime oturan sızı bana herşeyi unutturmuştu sanki, bakamadım kimsenin yüzüne,odayı güneş hanımın ağlamaları doldururken, Kenan beyin yatağın demirinden destek alıp içine içine ağladığını gördüm göz ucuyla.
Nasıl desem? Nasıl tarif etsem?
O an sanki, sanki denizler birikti boğazıma... Sanki dünyada ki bütün sular göz pınarlarıma doldu. Çorak kalbim toprağa ilk filizlerini verdi.
Dediğim gibi bir ailem oldu. Gerçek bir ailem. Kızlarını, yani beni yıllardır arayan ailem...
Ne çok takdir etmiştim kenan beyi kızını ararken, kendimi o kadar değerli hissetmediğim için keşke benim babam olsa bile diyememiştim...
Aslında gerçekler gözümün önündeymiş aylardır, ama ben kendimi ailem tarafından sevilmeye o kadar layık görmemişim ki aylardır gözlerimin içine bakıp bana beni anlatan babamı farketmemişim.
Şefkati, merhameti, anlayacağınız anne yüreği ile kalbimi okşayan Annemi görmemişim, gerçeği öğrenir öğrenmez bana böbreğini veren öz kardeşimi görmemişim.
Bir yandan acı acı yanarken Bedenim, ellerim bembeyaz olmuştu. Kapının ardından gelen ağlama sesleri Anneme aitti, Anneme...
Derin bir nefes almaya çalıştım. yüzümü ellerimin arasından çekerek başımı yukarı kaldırdım. Ellerimi açıp bizi yıllar sonra bir araya getiren Rabbim ile konuşmaya başladım. Çünkü dertler, sıkıntılar, acılar, yalnızca Alemlerin Rabbi ile konuşulunca hafiflerdi, bir nevi niyaz'dı bu. Hem şükür ediyordum, hemde dayanma gücü istiyordum Allah tan. İnanırmısınz? bu kadar telaşın içinde yinede Umut baş gösteriyordu kalbimde, gözlerimi kapatmış Rabbim ile konuşurken bedenimin rahatladığını hissediyor, ve kapıda benim için endişelenen insanların varlığı için içten içe şükrediyordum.
Daha pek idrak edememiştim ameliyatı ama ben, ben artık ölmeyecektim... Allahın izni ile artık Her sabah ağrı ile açmayacaktım gözlerimi, insanları endişelendirmeyecek, gelecek hakkında hayaller kurabilecektim.
Hatta, hatta evime gidecektim, Çok özlediğim evime. Cikleti görecektim.
Biliyormusunuz eğer hızlı iyileşirsem Zehranın düğününe bile katılabilirdim. Kapıda benim için herşeyini feda etmeye hazır olan Murat ile artık ile artık farklı bir hayatımız olabilirdi, bana her baktığında içten içe acı gördüğüm o gözleri, artık gülebilirdi mesela.
Oysa o herşeye rağmen, sabırla beklemişti beni, bana benim için dayan demişti, onun için dayanmıştım. Onlar için dayanmıştım. Mümkün olsa ömrünü ömrüme katacak o adam için dayanmıştım. Ama artık buna gerek yoktu, çünkü Rabbim imtihanımız zorda olsa bize öyle güzel bir kapı açmıştı ki, hissediyordum bunlar acılı son günlerimiz olacaktı. Sadece sabır gerekiyordu, sabır ve teslimiyet...
Çünkü bu bir lütuf'du merhametlilerin en Merhametlisi olan Rabbim duamı kabul edip bana bir çıkış yolu göstermişti, hemde o kadar güzel göstermişti ki yolumu ben bataklığın içindeyken, beni kır bahçelerine yerleştirmişti. Kaygılarım yavaş yavaş azalırken, düşüncelerin girdabından çıkıyordum, oysa az önce gözümün önünü bile göremeyecek kadar bulanıktı zihnim. Bu gerçek benim için ne kadar ağır ve alışması zaman alacak olsada, Rabbimin bana ihsanıydı, hediyesiydi. Günün sonunda sonuca odaklanırsak, aylar öncesinde kimsesiz bir şekilde evinde sabırla ölümünü bekleyen benim, şimdi kapıda benim için kendi hayatını arka plana atacak kadar güzel yürekli bir dostum vardı, kalbimde kelimelerle anlatamayacağım bir yeri olan, yanımdan ayrılmayan, ilk dertleştiğim, bana ilk defa gerçekten nasılsın? Diye soran o adam vardı.
Sonra beni öz torunundan ayırmayan, değer verdiğini en güzel şekilde hissettiren, bana aile sıcaklığını ilk yaşatan kişi Seher teyze vardı. Daha yeni tanışmamıza rağmen beni kardeşi yerine koyup, sürekli yardım etmeye çalışan Ahmet, ya benim bir ailem vardı! İç çekme sesleri koridordan odama kadar uzanan dünyalar güzeli bir annem vardı artık, karakterine, güven vermesine, dik duruşuna hayran olduğum. şimdiye kadar fatketmesem'de baba gibi hissettiren öz babam vardı, benim için canından bir parça veren, neşesiyle daha kim bilir hayatıma neler katacak olan kardeşim vardı.
Bu insanlar zamanla girmişti hayatıma, ama o kadar büyük bir yer kaplamışlardı ki kalbim'de, hayatım'da onlar olmadan yaşadığım günleri boşluk hissi kaplıyordu. Öyle üzülüyordum ki kendi başına bir hayat kuran geçmişte ki Elife, kimse elinden tutmamasına rağmen ilk davasını dimdik bir duruşla sorunsuz kazanıp, herkes sevinçten havalara uçarken, sarılacak kimsesi olmayıp hem mutluluktan hem kimsesizlikten ağlaya ağlaya evine dönen o genç kıza.
Keşke geçmişe gidip çocukluğumun saçını okşayabilseydim. Keşke ona herşeyin düzeleceğini, okulda ki zorba çocuklara kulak asmamasını, aslında onunda onu bekleyen bir ailesi olduğunu söyleyebilseydim.
Keşke ona hayallerindeki süper kahramanlar gibi bir babasının olduğunu, ve gelip kendisini bulduğunu söyleyebilseydim...
"Acılar bitti miniğim, artık bizde oyun oynayabiliriz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜDDESSİR
Adventure"Daha dünün yorgunluğunu atamadan bugün oluyor, ve emin olun endişemiz yarın... Oysaki zamanı yaratanı, imtihanlar verip, nasipler göndereni hiç zikretmiyor kalbimiz.. Bizi yokdan var edeni, duâ'larımıza icabet edeni, imtihanlarla sınayıp, mükafatl...