"Hayallerin var değil mi ? Benimde..."
Mabel Matiz:Adını sen koy
-
Ece'den
"Ece hadi okula!" kulaklarımı inleten o ses ile gözlerim aralandı, "Beş dakika daha," başımın altındaki yeşilimsi yastığı elimle kavradığım gibi başımın üzerine yerleştirdim. "Ece! Hadi! Dedim! Sana!" Haddinden fazla çıkan ses tonu karşısında olduğum yerden doğruldum, cidden bu kadın sesini yükseltince havalı olduğunu falan mı düşünüyor?
"Bağırmakdaki amacın ne bilmiyorum, ama hiç hoş değil." dedim edebiyat yaparcasına. Durgun bakışlarıyla bir süre beni süzdü ardından, "Saçların uzamış, bu gün kestir." dediğinde kaşlarım çatıldı, saçlarımla ilgili şeylere sadece kendim karar veririm. Lakin tartışmaya girecek değilim, 'yav he he,' edasıyla başımı sallayıp odamdan çıkmasını bekledim.
Yavaşça odadan çıkdığında yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadan bir süre kaymış tipime bakındım. Bir insan sabah uyandığında neden evrime uğramış gibi görünür ki? Evet, bilim adamları tüm gereksiz şeyleri, örneğin bir hastalık virüsü üretip yaydıktan sonra, virüsü öldürecek ilacı üretip piyasaya sürmeleri gibi salaksaçma şeyler yapacaklarına bunu araştırmalılar.
Odaya geri döndüğümde bitkin bedenime rağmen formamı üzerime geçirdim. Saçlarım umutsuz vaka olduğu için hiç uğraşmadan direkt topuz yaptım, fena olmamıştı aslında. Çantamı aldığım gibi hızla odadan çıktım. Okulum evime biraz hatta ne birazı? Ben Bornova'da okul Karşıyaka'da, yani demem o ki okul uzak olduğu için geç kalmamak için sabahları hep aceleci olurum.
Odadan çıkar çıkmaz ses çıkarmadan evden çıtıım. Kahvaltı bile yapamadım, oysaki kahvaltı yapmadan hiçbir kuvvet beni evden dışarı çıkaramazdı. Karnım isyan edercesine guruldarken bunu göz ardı edip bomboş durağa yöneldim.
Durağın boş olmasını seviyorum, kendimi daha rahat hissediyorum. Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladığım an birinin yanıma oturduğunu fark ettim.
Erken sevindin üç harfli.
Kafamı çevirip yanımdaki gereksiz mahlukata baktığımda Önder'i görünce kulağımdaki kulaklığı tek hamlede kulağımdan çıkardım. Bi an kalbim yerinden çıkacak gibi oldu, onun burada ne işi var? O otobüse binmez arabası var onun! Kesin ona attığım tokatın hesabını soracak.
Kedi yiyen satanist görmüş gibi Önder'e bakarken gözleri beni buldu, tepkisizce yüzime bakıyordu. Fırtına öncesi sessizlik misali.
Seni öldürecek...
Seni öldürecek,
Seni kesin öldürecek.
*
Nefesimi dışarı püskürterek kol saatime bakdıktan sonra derin bir nefes daha aldım. Neredeyse yirmi dakikadır bir otobüs bile geçmiyor onu geçtim, hergün ağzına kadar dolan durak bu gün boş, sadece ben ve Önder. Niye geldiki bu şimdi? Bu kadar çok beklemek yerine arabasına binip çoktan gitmişti. Kesin bunu akıl edememişdir. Herkes senin kadar zeki mi Ece'ciğim?
Üç harfli ve egosu.
Aptal iç sesi.
Düşüncelerimi bir kenara koyup, kaçamak bakışlarla Önder'e baktım. Dikkatlice elindeki son model telefona bakıyordu. Cidden o telefonu sadece mal mal bakmak için mi aldın? Hadi ama bana salağa yatar gibi davranamazsın! Neyin peşindesin oğlum sen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Подростковая литература#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...