Oğuzhan Koç:Her aşk birgün biter"Rezilce sevmek bizimkisi..."
-
Gök, öfkesini kusarcasına gürlerken asiliğinin tohumları, göz yaşlarını akıtıyordu yeryüzüne. Hırçın bir kızı andırıyordu, öfkesini sergilerken göz yaşları onu ele veriyordu. Esdirdiği o rüzgâr, şehri inletiyordu. Karşıkonulmaz bir sel, önüne aldığını birbirime katıp savuruyordu ordan oraya.
Ona karşı koymak imkânsızdı.
Çiseleyen damlalar yeryüzüne inerken, sokakları süpüren sel kirli sudan ibaretti. Cama yapışan dolgun damlalarla birlikte kara bulutlar şehre gölge indirmişti.
"Nereden çıktı bu yağmur?"
Parmaklarımı tarak görevinde kullaranarak saçlarımın arasından geçirdim, ardından öfkeyle, "Saçlarım kabardı!" diye gürledim. Öykü alaycı gözlerini bana çevirdiğinde 'Ne?' der gibi başımı sağa sola salladım.
"Ulan varya ilk defa okula özenerek gelirsin, onda da yağmur yağar. Hayır ağabey şansımız yok. Yağmur yağmaz yağmaz, birikip bi günde bir aylık yağmur yağar. Hanginiz cenabet lan?" Gözümü Sefa'ya çevirdim. Üzerinde kuru hiçbir şey yoktu.
"Bende şans olsa erkek olarak doğrardım."
"Zaten öyle değil misin? Zeynoo" Sefa Zeynep'in ters bakışları karşısında başını başka yere çevirdi. Tahminimce aramızda en çok Zeynep'ten tırsıyordu. Hoş, bu zatem şaşırılacak bir durum değildi.
Onlar hakkındaki düşüncemi rafa kaldırmak adında gözlerimi cama çevirdim, şiddetli yağmur ısrarla yağıyordu. Bu da yetmezmiş gibi insanın kanını donduracak kadar gürültülü şimşekler çakıyordu. Üstüne okulu geç açmaları eklenirse, hepimiz sırılsıklam olmuştuk.
Kafamı kaloriferin yanında saçlarını kurutmaya çalışan Yasemin'e çevirdim. Bizim gibi onunda forması sırılsıklamdı. Aslında sınıfta ki herkes sırılsıklamdı. Kızlar saçlarını kurutma çabasındaydı, erkekler ise formalarını.
Islak gömleğimin kollarını yukarı doğru kıvırırken sınıfın kapısı aralandı, içeriye giren Mete'yi görünce yaslandığım duvardan doğruldum. Kimseyle göz teması kurmadan yerine ilerledi, gergin hatta öfkeli görünüyordu. O da tıpkı bizim gibi sırılsıklam olmuştu.
Sefa Mete'yi görünce ayağı kalktı.
"Oo leydimizde geldi. Nerdesin lan sen?" Mete beni fark edince göz kırptığında hafifçe gülümsedim. Tekrar kafasını Sefa'ya çevirdi. "Sefa sikerim belanı! İşine bak." Sefa homurdanarak kıvırcık saçlarını parmaklarıyla taramaya devam ederken, Zeynep kahkahayla omzuna sert bir darbe indirdi.Mete onlardan bağımsız bir şekilde çantasını masaya koyup sırasına yanlama oturdu. Kafasını öne eğdiğinde, saçlarındaki su yüzüne doğru süzülmeye başlamıştı. Gömeliğinin kuru bir köşesi bile yoktu diyebilirim. Öykü'nün elindeki havluyu alıp yanına ilerledim. Havluyu uzattığımda kafasını kaldırıp anlamsız anlamsız baktıktan sonra elimdeki havluyu alıp saçlarını kurulamaya başladı.
Saçlarını kurulamaya devam ederken hemen karşısına oturdum, tabii o sırada diğerlerin hayretle bize bakıyordu. "Lan oğlum bunlar kaşla göz arasına birbirlerine yürüyor." Mete havluyu masaya koyup Sefa'ya döndü, tek bir kelime etmeden uyarır gibi Sefa'ya bakarken sınıfın kapısının açılmıştı.
Gözlerim içeri gireni bulduğunda duraksadım. Tıpkı benim gibi herkes duraksamış, Tunan'nın bu sınıfta ne bok aradığını düşünüyorlardı. Gözleriyle kısaca sınıfı süzdü, radarı bana takıldığında bedenime gerginlik dalgası yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Teen Fiction#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...