Mabel Matiz:Ölü pantolon
"Bozdun sen, kuralları..."
-
Mâsum ya da saflık ya da temiz kalpli olmak, hatta bunları geçdim ki ben böyle şeylere uzaktım. İyilerle kötünün arasında o ince çizginin üzerinde olmak, belki bedenin bir kısmı iyiler tarafına geçmişti. Kötülerin bulunduğu tarafa ait bir parçaya yaklaşdım ve
o girdaba benzetilen şey beni fark etti. İşte o an ben lanetlenmiş kişi olarak alnıma bir damga yedim, aslında bakılırsa ben o damgayı sırtıma yedim.Her neyse, sonuç olarak o pisliğe bulaştım. İşte son birkaç gündür ben bunları yaşıyordum, birkaç günlük yaşadıklarımın özeti de denebilirdi. Her ne kadar kurtulmuş gibi görünsem de; bu sadece kendimi kandırmakdan ibaretti...
Havaların yavaşça soğumaya başladığı için üşüdüğümü hissettim, ceketimin şapka kısmını kafama geçirip, tenemi okşayan tatlı rüzgârdan korunmaya çalıştım. Sabahın beşinde kalkıp kahvaltı bile yapmadan okula gelmiştim, normalde pazartesi günleri her öğrenci gibi benimde okula geç kalmam gerekirdi. Ancak okulu özlemiştim, hafta sonu yaşananlardan sonra nedense arkadaşlarımı özlemiştim, onların yanında kendimi ciddi anlamda güvende hissediyordum.
Bu yaşananlardan sonra Zeynep'e bir teşekkür borçlu olduğumu aklımın bir köşesine kazıdım. Kız gerçekten akıllıca hareket edip kimseye fark ettirmeden beni bulmuştu, tabii bunda Mete'nin etkisi büyük ama sonuç olarak Zeynep yokluğumu fark edip mantıklı davranarak beni bulmaya çalıştı.Hani gerçek dostluk diyorlar ya, bence bu tam da Zeynep için söylenmiş bir şeydi.
Birde Mete denen serseri tipli bela vardı tabii, Ece'ye numaramı ona verdiği için birkez daha saydırdım.
Bu yapdığı tam ona yakışır bir hareketti, yani böyle saçmalıklar tam da Ece'lik davranıştı. Ece'de garip bi kızdı, onun için âşk hep ikinci planda olur. Dersleri onun için daha önemliydi, Ece'yle üniversiteyi Ankara üniversitesi'nde okumayı planlıyorduk. Bir ev tutup ikimiz beraber yaşayacaktık hatta üçümüz Nur'u da yanımızda götürecektik tabii onun haberi yok, Samsun'da okuyacakmış. Ama biz buna izin vermeyiz.
Nur'la ilgili şeytani planlarımız var.
Nur ben ve Ece'nin dostluğu çok eskiye dayanırdı, ilkokul yıllarından beri tanışıyoruz. Tabii dostluğumuzun etkisinin uzun sürmesi aynı mahallede kalmamızdan kaynaklanıyordu, ister istemez yakın oluyorduk. Nur, her zaman herkesten bağımsız yaşardı daha çok sevgilisi olan kişilere daha yakın olurdu, hatta hayatını sevgilisine adardı.
Bazen Nur'la anlaşmamız zorlaşıyordu, çoğu noktamız birbirine zıttı. Özellikle de sevgili konusunda, sevdiği çocuğa böylesine değer vermesi sinir bozucuydu. Ya da benim erkeklere olan takıntım yüzünden kaynaklanıyordu, orası tartışılır.
"Ceyda kızım."
"Ne var lan? Şey efendim hocam?" Karşımda bana çatık kaşlarıyla bakan Ahmet öğretmeni görünce içimden bütün küfürleri kendime saydırdım. Dalmışım, ama sende böyle habersiz gelme be adam. Kızsa da, belli etmemeye çalışarak devam etti.
"Sıraya geçmeyi düşünüyor musun evladım?" kafamı öğrencilere çevirdiğimde istiklal marşı için sıraya geçmişlerdi. Her pazartesi birinci dersin yarısında okula gelirsen normal bir şey, Ahmet öğretmene mahcup olmuş bir suratla baktıktan sonra sırama yöneldim. Herkes sıraya çoktan geçtiği için en arkaya geçmek zorunda kaldım. En önde kızların peş peşe sıralanması karşısında benim erkeklerle en arka sırada mahsur kalmam nasıl sinir bozucu asla bilemezsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Novela Juvenil#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...