Multimedya:Tuna
Murat Boz:Özledim
"Yaşamak için bin tane neden varken neden sen?"
-
Neden her insan mutsuzluğa mahkumdur ki? Niye hayatımızda hep bir şeyler ters gider. Niye uzak durmaya çalışdığın insanlar hep çevrende gezinir, hayatına burnunu sokar? Dünya hayatı bir imtihan, isyan etmemek gerekir dayanmak gerekir. Peki her insanın bünyesi bunu kaldırabilir miydi?
Kaldıramazdı. Kesinlikle kaldıramazdı. Söz konusu bense eğer, bu imkânsızdı.
Ellerimi lavabonun iki yanına yaslayıp gözlerimi aynaya, yansımama diktim. Dışardaki insanlar benim güçlü bir karektere sahip olduğumu düşünüyordu, her şeyin üstesinden gelebileceğimi düşünüyordu. Peki gerçekden öyle miyim?
Evet! Öyleyim! Hiç kimse beni bitiremez! Kimse, benim kuyumu kazamaz.
Dilimle dudağımı ıslatarak sırtımı dikleştirdim, yavaşça musluğu açarken gözüm tuvalete giren kızdaydı. Soğuk suyu birkaç kere yüzüme vurup musluğu kapattım. Kafamı tekrar aynaya çevirip gözlerimi hemen arkamda saçını toplayan kumral kıza diktim.
Herkes benim kavgacı bir yapıya sahip olduğumun farkında, öfkem büyük olursa durduk yere kavga çıkardığımın da farkındalar. Bazen durduk yere birine çatıp tüm sinirimi o kişiden çıkarırım. Peki neden? Çünkü canım öyle istedi.
Aynadan ona bakdığımı fark eden kız, ilk önce farkında değilmiş gibi saçını düzeltmeye devam etti. Ardından gözlerini bana çevirdi, "Ne bakıyorsun kızım?" kaşlarımı çatarak tüm bedenimi ona çevirdim. "Ne diyorsun lan sen!" dedim Mete ve Burcu'ya olan öfkemin etkisiyle.
Saçını düzeltmeyi bırakıp bir elini havaya kaldırıp sağa sola salladı, "Manyak mısın be! Geri zekalı sabahtan beri amasız amaçsız bakıyorsun?" yavaş adımlarla üzerine yürüdüm, "Canım öyle istedi, sıkıntı mı var?" hızlı bir hareketle elini omzuma yerleştirip bedenimi geri itti. "Sen on ikinci sınıflardaki Ceyda'sın değil mi? Kaşınma, ben diğerlerine benzemem." dediğinde tek elimle gömleğinin yakasını kavradım.
"Kaşınırsam ne olur?" dedim dişlerimin arasından, "Müdüre mi şikayet edersin?" bedenini sertçe duvara ittirip boğazını kavradım. Mete'den nefret ediyorum! Hele o Burcu denen fahişe! "Sakın bir daha beni tehdit etme!" öfkem öyle ağırdı ki, şu an karşımda bana meydan okuyan kızı parçalayabilirdim.
Tepkisizce yüzüme bakarken kulağına eğildim. "Ayağını denk al." kafamı geri çekdiğimde göz teması dahi kurmadan hızla tuvaletten çıktım.
Ben güçlü bir kızım! Ve kimseye boyun eğmem! Omuzlarımı dikleştirerek koridorda yürümeye başladım, önüme çıkanlara omuz atıyor arkamdan bağırışlarına kulak asmıyordum. Sınıf kapısının önüne geldiğimde tereddüt dahi etmeden kapıyı açıp içeri girdim.
Herkes ayaklanmış, dikkatle bir noktaya odaklanmışlardı. Aynı noktaya öfkeli bir şekilde bakan Mete'yi görünce kafamı herkesin bakdığı yere çevirdim. Damarlarımdan geçen kan akışı yavaşlarken kalbimin ritmi yükseldi.
Tuna!
Geldiğmi fark edince gözleri beni buldu, dudakları alayla yukarı doğru kıvrılırken, "İyi izle, sevgilin şimdi benden dayak yiyecek!" dedi. Söylediği şeyleri kafamda tartmaya çalışıyordum, neyden bahsediyor bu?
Zeynep ve Derin'nin anlamayan bakışları üzerimde gezinirken, kaşlarım çatıldı. Neler oluyor burada! Gözlerim Mete'yi bulunca duraksadım, "O benim sevgilim değil." dedi ruhsuz sesiyle. Kafamı tekrar Tuna'ya çevirdim. "Öyleyse neden onu korudun?" ne saçmalıyor bu! Benden bir an olsun gözlerini ayırmayan Derin'de takıldı gözlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Novela Juvenil#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...