26.Bölüm:Küçük Kıvılcım

4K 275 66
                                    

Multimedya:Cansu

"Dışardan göründüğü gibi değil,"

-

Önder'den

Kahverengi kazağı üzerime geçirip aynanın karşısına geçtim. Ellerimle saçlarımın ön kısmına şekil verirken odanın kapısı açılmıştı. Anneme kısa bir bakış atıp saçımı düzeltmeye devam ettim. "Cansu geldi." dolabın üzerindeki telefonu alırken bir yandan da başımla onaylarcasına aşağı yukarı salladım.

Annem ellerini, beline bağladığı önlüğüne silerek odadan çıktığında, "Hadi, kızı bekletme." demeyi ihmal etmedi. Başımı ikinci defa sallarayark peşinden bende çıktım, annem babaannemin odasına girerken merdivenlere yönelip aşağı indim. Salona geldiğimde Cansu tekli koltuğa oturmuş telefonuyla meşguldü.


"Hoş geldin," dedim, beni fark etmesi adına. Büyük bir dikkatle telefonu karıştırırken son anda beni fark etmeyi başarmıştı. Yüzüne gülümseme yerleştirirken, "Hoşbulduk yakışıklı, nerelerdeydin." dedi. Ses tonu keyifli çıkmıştı. Ensemi kaşıyarak, "Evdeydim." dediğimde kaşlarını yukarı kaldırdı. Saçma bir cevaptı, Ece'nin üzerimdeki etkisi konuşma tarzımı bile ele geçirmiş. "Ciddi olamazsın." dedi dalga geçerek.


Ona tepkisizce bakmayı sürdürürken, "Herneyse, hadi odana gidelim bu gün seninleyim." dedi. Ben daha ağzımı açmamışken merdivenlere yönelmişti bile.

Onun bu rahat halleri hoşuma gitmiyor doğrusu, Cansu'nun babasıyla benim babam iş arkadaşıydı eskiden, daha doğrusu otrak olmuşlardı bir süre. Ancak babam vefat edince işler bana kalmıştı ve bende ortaklığı bitirmiştim. Cansu'yla arkadaşlığım eskiden beri vardı yani.

Merdivenleri ağır ağır çıkarak odaya girdim. Cansu yatağımın üzerine otururken bende masanın yanındaki sandalyeye oturdum. Gözünü elindeki telefondan ayırmazken bende boş boş odayı süzüyordum. "Bir şeyler içer misin?" dedim laf açılsın diye.

Gözlerini elindeki telefonun ekranında ayırmadan, "Portakal suyu varsa alırım," dedi. Şu gereksiz icatla ilgilenecekse neden buraya geldi ki? Gözlerimi devirerek sandalyeden kalkıp odadan çıktım. Yavaşça merdivenleri inip mutfağa girdiğimde babaannemin ölümcül bakışlarına denk geldim. Mutfağın hemen ortasındaki büyük yemek masasına ellerini yaslamış, dikkatle suratıma bakıyordu.

Ona kısa bir bakış atıp buzdolabına yöneldim. "Evladım, sana kaç defa diyeceğim? O kızı bu eve getirme." Buzdolabından çıkardığım meyve suyunu bardaklara dökerken bir yandan da babannemin sorusunu yanıtladım. "O kızın sana ne gibi bir zararı var?" meyve suyunu tekrar buzdolabına koydum.

"Bana değil, sana zararı var evladım. Âhlakını bozacak tiki kız." yüzümü buruşturarak babanneme döndüm. Yaşıyla, kullandığı kelimeler ters orantılıydı. Masanın üzerindeki meyve suyu dolu bardakları alıp mutfağın çıkışına yöneldim. "Sen evden göndermeyeceksen, Ece kızım gönderecek." o an hışımla babanneme döndüm.

"Ne dedin sen?"

*

Ece'den

Başımı masaya koyup önümdeki pet şişenin içindeki suya odaklandım. Gözlerimi kısıp suyu bir süre süzdüm, ardından mekanik bir hareketle şişeyi kapdığım gibi kafaya diktim. Şişenin içindeki suyu hızlı hızlı yudumlarken daha fazla dayanamayıp ağzımda yutamadığım suyu halıya püskürttüm. Gözlerlimi kıpraştırarak halıya bakarken şu şişesine lanet okumayı ihmal etmedi tabii.

PARAMPARÇA 1 | KindarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin