İrem Derici:Düşler Ülkesinin Gel git akıllsı
"Deliydi o, ruhu deliydi..."
-
Derin'den
Karanlığa adım adım yaklaşan bir kadın, kötülüğün en baştan çıkarıcı haliyle tanışan o kadında gizliydi ruhum. Ruhumu kendi bedenine tutsak etmişti. Her ne kadar güçlü görünse de, ardında sakladığı saf bir o kadar da savunmasız bir kız çocuğu vardı. O kadın siyahın temsiliydi, ardında sakladığı o kız çocuğu beyazın temsiliydi. Beyaz kadar saf beyaz kadar temiz.
O kız çocuğu benim, o kız çocuğu Derin'nin ta kendisiydi. Kalbinde barındırdığı o adam siyah kadar acımasız, siyah kadar karanlıktı. Ve beyazın veliahtı o kız çocuğu, o adam için tüm beyazlığını karartmaya hazırdı.
Yüzümde hissettiğim soğuklukla ürperdim, olduğum yerden sert bir hateketle doğrulduğumda üzerimdeki ıslaklığı fark edince gözlerim irice açıldı. Hızla kafamı kaldırdığımda karşımda bana şeytani bir gülümseme ile bakan Öykü'yü gördüm.
Elinde sürahiyi sallayarak "Uyan," dediğinde kaşlarım çatıldı.
"Ne yapıyorsun sen! Geri zekalı sabahın altısı ne uyanması!" bir anlık ani tepkim karşısında yüzündeki şeytani gülümseme silinmişdi.
"N'apayım erken kalkmaya alışkınım, kimse uyanmadı canım sıkıldı." nefesimi bıkkınlıkla dışarı püskürtüp gözlerimi ovuşturdum. Uykuyu seven bir insan değilim ama yinede uykumun bölünmesi sinirlerimi bozmuştu. Başımı kaşıyarak güneşin henüz yeni yeni yansımaya başladığı odamı süzdüm.
Zeynep'in planını uyguluyorduk, bu gün bir hafta doluyor. Halil bana ne yapacak hiçbir fikrim yok. Bu nedenle beni yanlız bırakmamak adına Zeynep, Ceyda, Öykü, Elif, Yıldız hepsi haftasonunu bende geçirecekti. Aslında bakılırsa, bu planın beni Halil'den korumaya yeteceğini düşünmüyorum ancak yapacak başka birşey yoktu. Dostlarımın yanında kendimi güvende hissetsem de bu içimdeki kötü hisse engel olamıyordu. İçimde kendimi berbat hissetmemi sağlayan kötü bir his vardı.
"Ne oluyor lan! Ne bağırıyorsunuz sabah sabah! Uykumun içine sıçtınız be!"
Zeynep'in ani tepkisi karşısında bir an irkildim, hava henüz karanlık sayılırdı ve bu saatte normal insanlar uyur tabii bende normal insanlar gibi uyumaya karar vererek başımı yastığın altına gömdüm.
* * *
Ceyda'dan
Ellerimi, hücrelere işleyen soğukdan korumak adına cebime yerleşdirdim. Şehri inleten gök gürültüsü insanın kanını donduruyordu, yağmur yağmadığı halde karanlık sokağı birkaç saniyeliğine aydınlatan şimşek ve ses kirliliğine neden olan gök gürültülerinin olması ilginçti. Aslında bakılırsa nerede olduğum hakkında en ufak bir fikir sahibi olamamamın yanında, korkduğum da apaçık bir gerçekti.
Boş caddeyi boydan boya süzerken gözüme çarpan karartıyla oturduğum kaldırımdan kalkdım.
"Kim var orada?"
Ben korkak bir kız değilim, tüm cesaretimle adımlarımı az önce birinin hızla geçtiğine şahit olduğum yöne çevirdim.
"Hey, kim var orada?"
Bir anlık gök gürültüsü ile yerimden sıçradım. Yüzünden ağır ağır inmeye başlayan damlaları hissettiğimde yağmurun geldiği kanısına vardım. Yağmuru sevmiyordum ama sanki yeryüzüne inen her damla bedenimi tüm kötülüklerden arındırıyordu. Peşine düşdüğüm karartıyı boşverip kafamı geriye doğru eğerek yüzümü gökyüzüne çevirdim. Soğuk damlalar yüzümde süzülürken kollarımı açarak gözlerimi kapattım. Kahkahalarım yükselirken kendimi bana huzur veren yağmur damlalarının sesine bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Novela Juvenil#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...