Multimedya:Ceyda
"Hayat beni unutsada, sen unutma..."
Duman:Melankoli
-
Zihinmde dolanan kelimeler, birkaç harfi silik. Ruhum öylesine yorgun öylesine bitik. Hayat öylesine acımasızdı ki. Biriken dalaglarını tüm nefretiyle bir anda salıyordu üzerine, bedenim ise güçsüzce sürükleniyordu ordan oraya. Ben ayağı kalkmaya yeltendiğim an bir dalga daha tüm şehvetiyle üzerime çöküyordu. Ruhumda iz bırakıyordu o asi dalgalar.
Bazen okyanusun en dipsiz derinliğine bazen de kıyılara sürüklüyordu beni, güçlü olmaya çalıştıkça bir dalga istilası tüm benliğimi paramparça hale getiriyordu.
Üzerimdekileri çıkarıp kabine girip kendimi soğuk suyun altına bıraktım. Bedenim bir anlık irkilme karşısında güçsüz kalmışdı. Kışın en sert soğuğunda başımdan aşağı dökülen buz gibi suyu aldırmadan gözlerimi kapattım. Gözlerimden akan damla kendi yolunu çiziyordu, kanımı donduran soğuk bile dindiremiyordu içimdeki ateşi.
Kalbim acıyordu ama Mete'ye olan nefretim içimde volkanlar patlatıyordu.
Benimle oynadı.
Yine.
Bunca zaman benimle oynamış, beni kandırmış. Duygularımla oynamış. Belki de arkadaşlarına anlatıp alay bile ediyordur. Onlara benim ne kadar aptal olduğumu söylüyordur.
'Aptal Asi, ikinci defa oyunuma geldi.'
Elimle su birikintisine sertçe vurup içimde zehri dökmek istercesine bağırdım. "Senden nefret ediyorum!" Senden nefret ediyorum! Keşke benim için sadece sınıftaki herhangi biri olarak kalsaydın. Keşke seni mavinin içine gömülen o karanlık o asi o yalnız hayatıma almadaydım. Senin karanlık kalbin benim ruhumun temsili maviyi yok ediyordu.
Annemin sesi kulağıma ilişirken gözlerimi kapatım başımı geri yatırdım. "Ceyda, iyi misin?" kapıyı birkaçkere tıklattı. "Ceyda! Ozan geldi, hadi kızım çık şu banyodan."
Cevap vermedim. Ahşap zeminde uzaklaşan tok ayak sesleri duyduğumda annemin gittiği kanısına vardım. Tenimde sürüklenen o soğuk damlarları hissedebiliyordum. Ağırca, yavaşça ilerliyor değdiği her bir noktayı ürpertiyordu. Nefesimi tuttum. Sadece suyun sesi ulaşıyordu kulağıma, her yerle teması sırasında tarif edilemeyecek bir ses meydana getiriyordu. Bu ses ruhumu dinlendiriyordu.
Bir süre daha suyun altında kalıp kabinden çıktım. Bornozu üzerime geçirip aynadan kendime baktığımda şişmiş gözlerle karşılaştım. Günlerdir şiş gözlerle geziyordum. Ne hoş değil mi? Şu sert kız basit bir erkek için günlerldir ağlıyor.
Yavaşça kapıyı açıp koridorun sonundaki odama yöneldim. Dolabı açıp içinden siyah örgü kazağı çıkarıp yatağa attım. Kahverengi dar baça pantolonumuda yatağın üzerine atıp kafamdaki havluyla şaçımı kuruladım. Yatağın üzerine attığım kıyafetleri üzerime geçirip ıslak saçlarla odadan çıkdım. Salona gittiğimde Ozan annemle konuşuyordu, beni görünce ayağı kalktı.
"Ceyda,"
"Nabe?"
"İ-iyim."
Bana endişeli gözlerle bakıyordu. Belki de korkmuştur ha? Annem baktığımda oda bana endişeli gözlerle bakıyordu, hadi ama o kadar da kötü görünmüyorun öyle değil mi? Sabır dilercesine tavana baktım.
"Daha ne kadar beni süzeceksiniz?"
"Sen iyi misin?"
"İyim, çıkalım mı? Yoksa oturup annemle dedikodumu yapacaksın?" Hafif bir tebessümle, "Pekala, çıkalım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Teen Fiction#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...