Multimedya:Derin
Oğuzhan Koç & Gülben Ergen:Aşkla Aynı Değil
"Yarınlar mutsuz insanlara göre değil..."
-
Onaylarcasına başını aşağı yukarı sallarken, elleriyle ağzını kapatıp, "Yuh! inanmıyorum," diye mırıldandı. Göz temasına son verip başımı cama çevirdim, o an sadece "Bende." diye mırıldanabilmiştim.
Yatağın üzerindeki sarı tabaktan aldığım cipsi ağzıma atarken, Ece'nin şaşkınlığını sindirmesini bekliyordum. Şaşırması doğal tabii, serseri çocuk benim için endişelenmişti. Okulda vurulan kız hakkında bilgi birikimim yok, ancak Mete'nin o kızı ben sanıp okulu birbirine katması... Yorumsuz. Hatta... Saçmaydı hemde bayağı saçma.
"Ama ben biliyordum Mete'nin sana ilgisi olduğunu."
Kaşlarımı çatarak Ece'ye baktığımda teslim olmuşcasına ellerini havaya kaldırdı. Mete'nin benim için endişelenmesine karşı ne hissedeceğimi bilmez durumdaydım, sevinsem? Saçmalama kızım! Ben onu sevmiyorum ki, ona karşı bir şey hissediyor muyum orası tartışılabilir. Ancak bu, bana olma ihtimali yüksek olan ilgisinden dolayı.
Yoksa Mete'yi gördüğümde içimde bir kıpırtı falan olmuyor, aksine sinirleniyorum. Ki bu çok doğal bence.
Başımı iki yana sallayıp bu saçma düşünceyi kafamdan attım. O an, unutmaya çalıştığım acı gerçek aklıma gelince elimdeki cipsi tabağa bırakarak duraksadım. Kalbimde bedenimi ele geçiren bir acı vardı. Tüylerim diken diken olurken, içimi amansız bir acı kapladı. Kulaklarımda o gerçek yankılanıyordu.
Berke öldü.
Yakın zamanda iki sevdiğim insanı kaybetmem normal miydi? Bu aralar soruyorum kendime; hayatıma ne oluyor? Niye bir anda önümdeki kapılar kapandı, herkes bir anda bana sırtını döndü. En büyük korkum ise, birkez daha sevdiğim insanı kaybetmek.
"Heyo iyi misin sen?" Ece'nin kolumu dürtmesiyle dudaklarımı birbirine bastırdım. İçimde karman çorman bir duygu dağılımı vardı. "Ceyda, sana diyorum, yine kafa gitti tabii." elini göz hizzamda sağa sola sallarken gözlerimi yumdum. Ece'ye Berke'nin ölümünden daha bahsetmedim. Kendim bile kabullenemezken, başkasına anlatmak zordu.
"Berke, öldü." Sesim güçlükle çıkmıştı. Göz kapaklarımı tekrar aralarken bana anlamayan gözlerle bakan Ece'ye denk geldim. "Anlamadım?" dedi başını sağa sola sallarken. Elimi saçlarıma daldırırken derin bir nefes aldım. Sakin olmam gerekiyordu.
"Bora, Berke'yi öldürmüş." Tepkisizce yüzüme bakarken ellerimi yüzüme kapatıp başımı öne eğdim. Bora'ya kızmalı mıyım? Resmen bir can almıştı! "Ne diyorsun ya sen? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Berke öldü diyorsun Ceyda!" bir anda ayaklanırken dilimle dudağımı ıslattım.
O haklı, bir insanın ölmesinden bahsediyorum. Bu kolay bir şey mi? Güçlü karakterim duygu selime engel olamayıp beyaz bayrak kaldırmıştı. Masumca gözümden süzülen bir damla yaş yüz hatlarımda yolunu çiziyordu. Artık onu sevip sevmediğimden emin değilim ama onunla güzel bir geçmişim oldu. Asıl soru; onu zihnimin en güzel anılarından, hatta beynimden silebilecek miydim?
"Ne dememi bekliyorsun! Öldü işte." sağ elini sıkıntıyla saçlarına daldırıp kafasını başka bir yere çevirdi. "Polise gidelim, evet evet. Polise gidelim, bu yaptığını o caninin yanına bırakamayız."
Hışımla ayaklanırken çatık kaşlarla karşısına geçtim, "Sen canına mı susadın lan? Öldürür kızım o çocuk bizi." dediğimde ellerini beline koyup bana meydan okurcasına aramızdaki mesafeyi kapattı. "Ceyda, mal mısın? Öldü diyorsun, öldü. Bu bu kadar basit olmamalı. Cidden hayatına devam mı edeceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARAMPARÇA 1 | Kindar
Novela Juvenil#82 "Herbir tuğlası birimizi temsil eden o duvar şimdi Paramparçaydı..." Her şey hiç olmadığı kadar normaldi, sıradan ve tertemiz. Gidişat, içlerine düşen yıldırımla değişmeye başladığında kendilerini bir oyunun içinde buldular. Hayatın gerçek zorlu...