69.Bölüm

4.1K 274 92
                                    

Yorum ve yıldız atmayı unutmayın lütfen.

************************************

Olduğumuz köyden de ayrılıp sıradaki durağımıza doğru ilerlemeye başladık.
Timdekilerin hepsi ayı gibi olduğu için rahatça gidiyorlardı ama ben bata çıka arkada kendi kendime savaş veriyordum sırtımdaki benden ağır çantayla.

Kış ayından nefret etme sebebi resmen ya.
Daha derin bir kara battığımda sinirle nefesimi dışarı verdim ama ağzımdan çıkan buharla gülerek üşümüş burnuma doğru üflemeye çalıştım.

Kıpkırmızı olmuştu resmen burnum, artık hissetmiyordum.

Candar  arkasını dönüp bana bakıp güldü.
Hayin köstebek işte, yüzümü buruşturup tiripli bir şekilde başımı çevirip yürümeye devam ettim.

Ama çok geride kalıyordum, hepsinin durmasıyla dengemi zar zor sağlayarak bende durdum ama niye durduk ki buz gibi zaten hava.

En öndeki Altay arkaya doğru gelmeye başlayınca benim sürünerek gittiğim kâr onda pek etki etmiyordu.

Hatta bence hiç etki etmiyordu. Yanımda durunca sırtımdaki çantayı çıkartıp Candara verdi.

Önümde eğilip sırtına aldığında beni sessizce uyum sağlıyordum çünkü olmuyor kardeşim karın içinde yürüyemiyom.

Kendi çantası da Anıl'daydı.

Altay "hadi yola devam"

Yola devam ettiğimizde kollarımı arkadan boynuna sardım.
Bacaklarımda sıkıca tutuyordu.
Arada aşağı doğru kaydığım için durup havaya doğru beni atıyordu.

"Gerek yoktu aslında komutanım"

Yiooo ben halimden gayet memnunum.

Altay "Gerek varmı demedim Asi, penguen gibi yarım saattir yürümeye çalışıyordun. Kendi kendine söylenmeni ve arada kara sövmeni söylemek istemiyorum bile"

Adam haklı, ama hareketine düşmediğim söylenemez.
Çünkü başka biri olsa şahsen bu özellikle ben olsam orda bırakırım ama Altay sırtında taşımayı seçmişti yiğidim işte ya.

Tim arada bize sırıtarak imali bakışlar atıyorlardı. Yanı kırmızı ışık yaksak şu karın ortasında kınamızı yakacak gibi cadolazlar.

Ama seviyordum len hepsini, geldiğimden beri kalıplarıyla alakasız benimle saklambaç bile oynadılar.

Tabi arada onları dövüp beni kovaladıklarında ise Altayın yanına kaçıp beni dövdüler diye de birazcık şikayetçi olmuş olabilirim de.

Ama bence bu arkadaşlığın tadı tuzu ne kadar Altay da onları dövse de dimi.

Daha da aşağı kayınca bu sefer ellerini popişimin altından birleştirip rahatça tuttu.

Yoksa yerimde durmuyorum ki kayıp duruyorum.
Başımı omzuna yüzüne gelecek şekilde koyup yan profilini seyretmeye başladım.

Aslında pek bir farklılığı yoktu ama dehşetül vahşet denecek cinsten bence yakışıklıydı.

Kahverengi gözleri çok güzeldi, hala etrafa sert baksa da alışmıştım.

Hafif kirli sakalları vardı, bence sakal bir insana bu kadar yakışmamalı haksızlık bu tamamen.

Esmer teni hemen gözümün önünde parlıyordu.
Ben sarışın biriyle mi evlenecektim en son.

Peh, ne sarışını esmer dururken.
Selinle istatik oluştururken sarışın renkli gözlü diye belirte belirte bir hal olmuştum oysa.

Ama şimdi sorsa tarif etmem belki de tek bir isim söyler susarım.
Benim önceden düşündüğüm gibi sarışın değil esmerdi.

Nazlı Yarim (Kuyumcu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin