Canavar

17 4 5
                                    

17.Bölüm
~~~~~~~~~~~

( bölüm boyunca yoncadan yazacağım kim olduğunu zamanla anlarsınız :) )

Yonca'dan; 32 yıl önce...

Bir kibrit daha yaktım karanlığımı aydınlatsın diye sonra bir kibrit daha yaktım bedenimdeki soğukluğu gidersin diye, sonra bir kibrit daha yaktım...

Elimdeki kibrit kutusunun ucuna ateşi yaklaştırdım ve elimdeki kibrit kutusunun kararıp kül olmasını izledim. Elimde yanma hissi olsa da durmadım devam ettim yanışını izlemeye , kibrit çöpleri yanımda küçük bir dağ haline gelmişti hepsi sönünce hâlâ sıcak olan kibrit çöpünü dudaklarının, ellerinin izi olan yerlerde gezdiriyor bir bakıma ona ait izleri bedenimden siliyordum.Yakarak.

yanan küllere üflediğim sırada küller havada uçmaya başladı merakla nereye gideceklerini izledim, özgür olmaları lazımdı en azından ben öyle sanıyordum. Odanın kapısının açılması ile dışadın gelen soğuk rüzgarla beraber havadaki küller bana doğru uçarak omuzlarımda, saçlarımda ve elbisemin açıkta bıraktığı göğüs dekoltemde durmuştu. Hüsranla onlara baktım onlar da yapamamıştı kaçamamışlardı.

Çenemi sertçe kavrayarak başımı yukarı kaldırdı ona bakmak istemiyordum gözlerini görmek istemiyordum, onu her görüşümde ölümün daha da yaklaştığını hissediyordum. Karnımdaki bebek onun için bir bahane olmuyordu, ki bebeği o kadar önemsediğini sanmıyordum. Tabiki erkek olduğunu öğrenince artık ölümcül darbeler vermiyordu. Ama tabiki ölümü şuanki durumuma tercih ederdim.

Eli saçlarımı Nazikçe okşamaya başlayınca gözlerimi kapattım içimden bir ses 'tepki verme yonca , karşı çıkma. Geçen sefer olanları unuttun mu yoksa ?' diyordu yutkundum tabiki geçen sefer ona karşı koymak istediğim zaman bana neler yapmıştı hatırlıyordum. Sırtımdaki o günden kalan kemer izleri kendini çok güzel bir şekikde belli ediyordu. Kemer miydi, kırbaç mıydı bilmiyordum, aslında bunun pek bir önemi yoktu. Bedenimdeki el uzaklaşınca sonunda derin ve rahat bir nefes aldım. Hadi git, defol, rahat bırak beni.

Bundan sadece aylar önce sahneye çıkarken nasıl da mutluydum, bilmiyordum o konserimde tanışıp aşık olacağım bir adamın benim canavarım olacağını. Nasılda mutluydum, üzerinde kocaman bir taş olan yüzüğü bana uzattığı zaman. O zamanlar aklımdan geçen tek şey ' hayallerimin erkeği, dünyanın en yakışıklı adamı ve o benimdi onunla evlenecektim' eğer o konsere gidebilseydim geçmişe gidebilseydim 'Dur , yapma , kanma kalbine, vazgeç bu aşktan hâlâ nefes alabiliyorken' derdim .

Kesilmiş bileğimin tutulması ile gözlerim doldu, yaram daha yeni iyileşmeye başlamışken yine kanamaya başlamıştı.Kanım bir su misali kolumdan akıp dirseğime ulaştı ve yere damladı, tekrar damladı ve sonra bir kez daha.

Başımı kaldırıp ona baktım şimdi ne istiyordu benden, görmüyor muydu canımın yandığını. Beni ayağa kaldırınca her zaman yaptığım şeyi yaparak ona itaat ettim, beni o odadan zindanımdan çıkararak mutfağa doğru götürdü hayır istemiyordum, odadan çıkmak istemiyordum. Benim kemiklerim belirginleşmişken onun karşımda oturup karnını doyuruşunu izlemek istemiyordum. Mutfağa geldiğimiz zaman ben yemek yapamadığım için eve getirdiği hizmetli adamı gördüm , eli lezzetli olmalıydı çünkü bu canavar yemek konusunda fazlasıyla eleştiri yapıyordu. Hizmetli adam mahallemizde birkaç ev ötemizde yaşıyordu.

Mahalledeki insanların çoğu duydukları seslerden rahatsız olarak taşınmışlardı, duydukları sesler ne miydi. Tabiki benim çığlıklarım, yalvarışlarım, yardım çağırışlarım...
Bir gün birisi yanında polisle gelmişti, tabiki ben o sırada odamda sandalyeye zincirlenmiş bir şekilde konuşamayacak kadar acı çekiyordum. Polisin geldiğini öğrendikten sonra yanlarına gidip onlara akli dengemin yerinde olmadığını ve bu yüzden terapi gördüğümü söylemiş ve onları göndermişti, gece uyuyana kadar ben deli değilim diyordum benim akli dengem yerinde diyordum ama boş odamda sesim yankılanıp geri bana geliyordu.

Kanlı ZaferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin