Son Bir Defa

2 0 0
                                    

40.Bölüm
~~~~~~~~~
Yonca'dan;

"Benim bir oğlum yok ! " Babaannemin kapıyı çarpması ile sıkıntılı bir nefes aldım , Yılmaz bu durumdan rahatsız olduğumu anlayarak elini elime yaklaştırdı ve parmağıyla hafifçe elimi okşadı. Gözlerimi ona çevirip tebessüm ettikten sonra dişlerimi sıkıp kararlı bir şekilde tekrar kapıyı çaldım.

Babaannem kapıyı açıp bana benden nefret ettiğini belli ederek bakarken gülümsemeye çalıştım "Babam ne yaptı bilmiyorum ama bizim sana ihtiyacımız var, buradaki kimseyi tanımıyoruz yanımızda yeteri kadar para da yok kalıcak bir yere ihtiyacımız var. Torunlarının sokakta açlıktan ölmesini mi istersin?" Diye duygu sömürüsü yaptığımda göz devirdi.

Yaşı baya ilerde olmasına rağmen hâlâ ayakta durabiliyordu , saçlarının hepsi beyazlamıştı ve onları arkadan sıkı bir topuz yapmıştı bu hali bana flimlerdeki o sinirli müdüre hanımları anımsatmıştı. Cidden benziyordu.

"O zaman geldiğiniz yere geri dönün!" Diyip tekrar kapıyı kapattığında küfrederek kapıya yumruk attım, gerçekten de bu durum çok sinirlerimi bozmuştu. Yılmaz sakinleşmem için elimi dudaklarına götürüp bir buse kondurdu "Otele dönmek ister misin?" Diye sorduğunda dikkatli bir şekilde babaannemin evinin kapısına baktım "Hayır , içimden bir ses bizi eve alacağını söylüyor." Dedim. Yılmaz omuz silkti.

İç çekerek arkamı döndüm ve babaannemin mahallesinde bulunan küçük kafeye doğru ilerledim, duvarları mavi renkteydi , etrafına çiçek saksıları yerleştirilmişti ve sandalyeler tahtadandı. Cidden güzel bir mekandı kendine göre bir tarzı vardı, içeriye girdiğimiz anda masaları silen genç bir adam başını çevirip bize baktı .

Hemen işini bitirip elindeki bezi katlayarak ayrı bir masanın üzerine indirdikten sonra yanımıza geldi , uzun boyluydu kıvırcık kızıl saçları vardı ve sanırım yirmili yaşlardaydı.
"Hoşgeldiniz , istediğiniz masaya geçebilirsiniz " Yılmaz gözüne kestirdiği bir masaya doğru ilerlerken bende onun arkasından ilerledim , yemekten sonra otelde türkçe ile ilgili ders almaya başlamıştı ve bu yüzden az da olsa bir şeyler anlayabiliyordu.

Yerimize geçtiğimizde babaannemin evini buradan çok net bir şekilde görebildiğimi fark ettim. Garson olduğunu düşündüğüm kişi yanımıza geldiğinde bu gibi yerlerde daha çok ne isteyebileceğimizi bildiğimden yılmazdan önce davranıp " üç çay lütfen , açık olsun"

Başını sallayarak beni onayladıktan sonra gülümseyerek tekrar mavi olduğunu yeni fark ettiğim gözlerini bana çevirdi " yanında istediğiniz bir şey var mı ?" diye sorduğunda biraz düşünerek sonradan karar verdim "kurabiye olsa harika olurdu." Dedim başını sallayıp siparişimizin bittiğine emin olunca hemen kendine özel eşyaların olduğu yere doğru ilerledi, masanın alt kısmında camdan bir elin sayabileceği kadar çeşit kurabiye olduğunu fark ettim.

O çayımızı ve kurabiyemizi hazırlarken babaannemin evden çıktığını fark ederek bütün odağımı ona çevirdim , telefonunda birisi ile konuşuyordu ve kaşları çatılmıştı. Gözlerim ondan ayrılmazken bir anda bana döndü ve telefondaki kişinin dediğini anlamışçasına başını sallayarak onu onayladı. Kaşlarım hafifçe çatılırken kızıl saçlı genç yanımıza gelip bardaklarımızı yerleştirdi , Yılmaz çayı kaldırıp inceledi dudaklarına yaklaştırıp kokusunu aldıktan sonra dikkatli bir yudum aldı. İkimizde ilk defa içicektik.

"Bu bardak kimin içindi ?" Kızıl saçlı gencin sorusu ile ona gülümseyip diğer çayı da yanımıza indirdim "senin için tabiki , lütfen bize eşlik et" dediğimde bir kaç saniye şaşırarak bana baktı , yüzünde bir tebessüm oluşurken hemen bir sandalye çekerek yanımıza geldi.

Bardağımı belinden tutarak dudaklarıma yaklaştırdığımda istemsiz olarak kokusuna baktım tuhaftı ama sanırım güzeldi de. Yılmaz gibi küçük bir yudum aldığım sırada sıcak çayın damağımda bıraktığı tadı ve boğazımdan hızla ardında bir sıcaklık bırakarak kayışını hissettim.

Kanlı ZaferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin