26. Bölüm

466 24 2
                                    






***
Arkamdaki gençler şarkıya devam ederken, rüya olmasını istedim bu anın.

O kadar iğrenç, o kadar değişik bir andı ki; gözlerim fal taşı gibi açılmış kalakalmıştım.

Bizim şarkımızla, ne mesajı veriyordu bu adam?

Kalakalmış durumdaydım. Aklım ve ruhum geçmişe gitmişti ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Geçmişte kalmak istiyordum.

"Anne, Kerim'le karşılaştık!" Dedi Yaz, gülerek. O da gülüyordu. Hafif eğildi ve kızımın saçlarını okşadı.

Toparlanmaya çalıştım.

Gözlerimden ateş çıkıyordu. Yüz hatlarım gerilmiş, ona nefretle bakıyordum ve o bunun gayet farkındaydı. Bundan zevk alıyor, pişkin pişkin gülüyordu.

Kızım, ben ve o kaledeydik.

Arkada bizim şarkımız çalıyordu.

Arkamı döndüm. Çocuklara bakarak, elimi kaldırdım. Çocuklar hareketimle sustular. Şarkı bitti. Tekrar ona doğru döndüm. Kaşları havalanmış, bu hareketim karşısında; şaşkınlıkla ve alayla bana bakıyordu.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedim, hayretle. Ona doğru yaklaştım. Bir metre yetmiş iki santimetre boyum ile yanında kısa kalıyordum.

"Anne, n'oldu ki?" Yaz, bu gerginliğimin farkına varmış olsa gerek, kaşlarını çatmış ürkek bir tavırla bana bakıyordu. Ona döndüm. Gülümsedim.

"Annecim, bir şey yok." Dedim, saçlarını okşayarak. "Hadi gidelim." Diye ekledim, eline uzanırken.

"Kafeye oturalım mı? Konuşuruz." Diye atladı, alaylı sesiyle. Ona döndüm. Sıkıntılı bir nefes verdim. Yaz'a döndü. "Selim abin de burada. Onunla gezmek ister misin?" Kaşlarım çatıldı. Görünürde yoktu.

"Nerede?" Diye sordu Yaz, merakla.

"Gidelim mi yanına?" Göz ucuyla, bana yandan bir bakış attı. Konuşmak istediğini biliyordum. Ben de zaten şu saçmalığını merak ediyordum.

"Hadi Yaz. Soruyordun Selim'i." Dediğimde, onun dudaklarında bir gülümseme belirdi.

"Tamam." Dedi Yaz, yalnızca.

Birlikte kale kapısından çıktık ve aşağıya doğru yürümeye başladık. Kafelerin olduğu yere geldiğimizde, Selim oradaydı.

"Selim," diye seslendi kalın sesiyle. Selim, duvara yaslanmış telefonunu kurcalarken, başını kaldırdı. Yaz'a bakıp, gülümsedi.

"Güzellik!" Dedi, hasret dolu sesiyle. Yeğenin olmayacak Selim. Bunu kabullenmelisin.

"Selim, sen Yaz'a etrafı göster. Birlikte saman pazarını gezin. Biz de Esra ile biraz konuşalım." Dedi o, sıcacık bir sesle. Yutkundum.

"Anne, siz neden gelmiyorsunuz?" Diye sordu Yaz, tedirgin bir sesle. Gülümsedim. Saçlarını okşamaya başladım.

"Annecim, bizim bazı konuşacak konularımız var. Ama eğer istemezsen sonra konuşuruz." Yaz'ın tedirgin olmasını istemiyordum.

Elanın  KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin