36. Bölüm (+18)

262 16 3
                                    




"Kimseye sana ihanet etmesine izin verecek kadar güvenme."


***

Dakikalardır nefes almakta zorlanıyor, gördüklerimi idrak edemiyordum. Onlar bana, ben onlara bakıyordur. Ferhat'ın arabasına yaslanmış, sakinleşmeye çalışıyordum.

"Esra!" Naz, endişeli sesiyle bana yaklaştı. Yanaklarıma dokunmak istediğinde, hızla ittirdim ve dakikalar sonra verdiğim ilk tepki oldu.

"DOKUNMA BANA!" Diye bağırdım. Sesim nefret ve hayal kırıklığı doluydu. Yüz hatlarım gergin, bakışlarım nefret ve öfkeyle doluydu fakat içten içe nasıl düşman olacağımı düşünüyordum.

O benim kardeşimdi. O benim dostum, sırdaşımdı. Bir zamanlar sıra arkadaşımdı.

Kafamda binlerce yapboz parçaları vardı ve hepsi birleşiyordu.

"O kız duruyor mu?"

"Duruyor Leyla."

Ferhat'ın hayatında uzun süredir olan kız Naz'dı.

"Ben bir telefon görüşmesi yapıp döneceğim." Naz, benden telefonunu saklayıp, uzaklaşırdı. Demek ki sevgilisi arardı.

Hiçbir şeyi merak etmiyordum. Aslında sormam gereken çok soru vardı. Ne zamandır vardı? Yoksa hiç mi ayrılmamışlardı? Naz onların hayatında hep kalmış mıydı? Bana hiç söylemeyi düşünmüş müydü? Beni nasıl kandırmıştı?

"Sakin ol!" Dedi Naz, tedirgin sesiyle. "Lütfen, sakin ol."

"Neden? Endişelendin mi sen benim için?" Alayla sordum.

"Esra," dedi, yapma der gibi. "Anlatacağım."

"Neyi anlatacaksın Naz?" Dedim, hayretle. "Beni aptal yerine koydunuz? Ben, senin omzunda ağlarken, sen hiç mi utanmadın?"

"Bak," dedi, mahcupla. "Çok denedim söylemeyi ama çok korktum. Zaten iyi değilsin. Hayatında bir sürü şey oluyor. Bir sürü derdin, tasan var."

"Ah kıyamam, ne düşünceli bir dostsun!" Dedim, sahte bir duygusallıkla.

"Aşk." Dedi, dan diye. Kaşlarım havalandı. "Sen de biliyorsun aşkın ne demek olduğunu. Kerim sana onca şey yaşattı, onun yüzünden çekip gittin. Ama bak yeniden berabersiniz. Ben de aşığım işte. Deliler gibi. Kopamadım. Çok denedim, kaçtım, uzaklaştım ama yapamadım."

"Neden bahsediyorsun sen ya?" Dedim, alayla. Gözyaşlarımı sildim. "Ne aşkı be? Konu senin aşkın mı?" Güldüm. "Senin pembe masalların umrumda bile değil Naz. Sorun Ferhat değil."

"Biliyorum," dedi, utançla. "Biliyorum Esra. Sorun senden saklamam, yalancı olmam, arkandan iş çevirmem. Ama mecburdum işte." Omuz silkti. "Senle aramın bozulmasından çok korktum. Ben sensiz ne yaparım? Hem çok üzülürdün, dayanamazdın." Ferhat'a baktı. "Ama ondan da vazgeçemedim."

"Naz," dedim, nefretle. "Sen tanıdığım en bencil insansın."

Kaşları havalandı ve acıyla yutkundu. "Esra," dedi, yalvararak.

"Ne o ağrına mı gidiyor? Ah, kıyamam!" Derin bir nefes aldım. "Bencillik bu Naz. Kendi mutluluğun için susmuşsun. Benle arkadaşlığını bitirememiş ama aşkından da vazgeçmemişsin."

"Korktum! Tamam mı? Korktum." Sesi yükselmişti. İşte gerçek bir suçluydu. Gerçek bir suçlu, böyle davranırdı.

"Kes sesini!" Dedim, işaret parmağımı ona doğru yönelterek. "Senin bahanelerini dinleyemem." Ferhat'a döndüm. "Ya sen? Ne kadar iyi bir oyuncuymuşsun."

Elanın  KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin