***Eve gelmiştik. Yaz odasına geçmişti. Bizse Naz ile verandaya oturmuştuk. Bugün Ağustos'un ilk günüydü. Ağustos gelmişti ve havalar çok sıcaktı. Kavurucu sıcaklık, beni bunaltıyordu.
Yıllar sonra 15 Ağustos'da bu şehirde olacaktım.
Bundan yıllar evvel bizi bir kale karşılaştırmıştı. O benim hayatımı kurtarmıştı, bense ona minnettar kalmıştım. Minnet, hoşlandı, güven, sevgi ve aşk. Teker teker beslediğim duygular, bunlardı.
"Keşke o gün o kalede karşıma çıkmasaydın!"
Ayrılırken, tanıştığımıza lanet etmiştim.
İşte aşk bu kadar rezil bir zaaftı. Yalandı. Sahteydi.
Aşkına lanet ettiğim adam bugün kızımın babası olmak için yasal olarak ilk adımını atmıştı. Sonuç zaten belliydi. Benim açtığım dava ve onun kabul etmesiyle kızım nüfusuna geçecekti.
"Soğuk kahve yaptım." Dedi Naz, ikili koltuğa otururken. Gülümsedim. Tepsiden kahvemi aldım. Çok lezzetli görünüyordu.
"Teşekkür ederim, canım. Eline sağlık!" Bir yudum aldım.
"Sen nasıl hissediyorsun? Yanıma uğramıyorsun hiç." Dedi, merak ve endişeyle.
"İyiyim, ilaçlarımı kullanıyorum merak etme." Gülümsedim. Kaşları havalandı.
"istediğin zaman gel, seans yapalım. İlaçların etkisine bakalım." Dedi, kolumu sıvazlayarak. Kafa salladım.
"Tamam canım, mutlaka." Dedim, büyük bir güvenle. "Sen nasılsın? Sürekli beni konuşuyoruz." Yüzümdeki mahcup ifadeyle, bir sigara yaktım.
"Yok be, ne olacak? Baksana, başına bir sürü iş geldi!" Dedi, sitemli bir tonla. Bakışlarımı kaçırdım. "Önce Yaz öğrendi, sonra davaydı falan... Hem bence Kerim ile yakınlaşmanız bile çok büyük farklılık. Kaldırabilmen bile çok şaşırtıcı. Sen gerçekten çok güçlüsün!" Kahvemden büyük bir yudum aldım.
Omuz silktim. "Ne yapayım, Naz?" Diye sordum, çaresizce. "Mecbur kabulleniyoruz işte." Sıkıntıyla bir nefes verdim. "Eskiden ne büyük konuşurdum! Şimdi diyorum; hayatta büyük konuşmamak gerek. Her şey olabiliyor. Baksana, adını bile ağzıma alıyorum artık." Hızla başını salladı.
"Çok haklısın, canım." Dedi, hak vererek. "Kerim'e kızıyoruz, sövüyoruz ama bazen ona da üzülüyorum. Kolay şeyler yaşamadı, yaşamıyor. Kerim mutlu değil, Esra. Beni rahatsız ettiği zamanlarda anlamıştım ama sana söyleyemiyordum. Çünkü senin yaşadıklarında kolay değildi." Bağdaş kurdum.
"Tamam Naz, kolay şeyler yaşamadı ama beni bu hayata mahkum eden de o. Bir korkaklığı nelere sebep oldu! Bak, yıllar gitti." Bakışlarını kaçırdı, mahcupla.
"Tamam, biliyorum." Dedi, kısık sesle. "Ama artık yapacak bir şey yok. Ne yazık ki olan oldu." Dudaklarıma acı bir tebessüm yerleşti. Haklıydı. Olan olmuştu. Bu çok acı bir kabullenişti fakat gerçek buydu. Bazı şeylerin bu hayatta telafisi olamazdı. Zamanı geri almakta ne yazık ki mümkün değildi. Kaderimize razı gelmekten başka, yapacak bir şeyimiz kalmamıştı.
"Naz," dedim, sigaramı söndürürken. Kahverengi gözlerini, ela gözlerime dikti. Merakla bakmaya başladı. "Ben çok korkuyorum!" Dedim dan diye. Kaşları çatıldı.
"Anlamadım! Neyden?" Diye sordu, şaşkınlıkla.
"Baksana Kerim ile yaşadıklarımız giderek tehlikeli bir hâl alıyor. Aramız çok iyi ve ben bundan korkuyorum." Dedim, endişeyle. Kaşları havalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elanın Karanlığı
General FictionÇünkü, bu şehre gelmek demek Onunla karşılaşmak demekti. Onunla karşılaşmak demek, ne demekti? İşte bunu bilmiyordum! *** Yayınlanma Tarihi:18 Haziran 2023 Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmama...