***Kerim yine çok geç kalmıştı.
Emir'den kurtulmaya ve burada olduğumu belli etmeye çabalarken, Emir ağzımı kapattığı için debelenip duruyordum.
Yukarıdan gelen bağırış ve silah sesleri beni daha da çok korkuturken, ağlıyordum.
"Bir dur artık!" dedi Emir, dayanamayarak.
"NAZ! NAZ NEREDESİN?" Ferhat'ın bağırış sesi duyuldu. Sesler çok anlaşılmıyordu.
"Hadi kavuş kızına." dedi Emir, alayla. "Şimdi ağzını açacağım, bağırırsan bozuşuruz. Unutma hala elimizdesiniz." Kafa salladım. Elini, ağzımdan çekti. "Ona de ki, bu sonun başlangıcı." Kaşlarımı çattım ve korkuyla hiçbir şey demedim.
"Emir Bey arabanız hazır." Bir adamın, odadaki kapıdan gelmesiyle hayretle ona baktım.
Bu depo gibi yerde sanırım ormana çıkan bir yerdi. Kapıyı fark etmemiştim.
"Şimdilik hoş çakal, o adamı da affetme." Diye uyardı beni. "Yeniden görüşeceğiz, gizemli kadın."
"Gidiyor musun? Korkak, Kerim ile karşılaşmaya çekiniyor musun?" dedim, küçümseyici bakışlarımla.
Güldü. "Onunla karşılaşırsak, seni elimden alamaz." Dedi ve kapıdan çıktı.
"KERİM!" diye bağırdım, avazım çıktığı kadar. "KERİM BURADAYIM! BURADAYIZ."
"ESRA!" Bu Selim'in sesiydi. "ABİ ESRA! SESİ AŞAĞIDAN GELİYOR ABİ!"
Çatışma sesleri durdu. Burada hiçbir adam kalmamıştı. Naz'ın başında, ağlayarak bağırıyordum. Adamlar Emir ile gitmişti.
"ESRA! BURADA!" Selim merdivenlerden indi ve yanıma koştu.
Ferhat geldi. Ardından Kerim. İlker yoktu.
Kerim ile göz göze geldik. 3 ay sonra ilk defa gördüm onu. Bakışlarında suçluluk ifadesi, mahcubiyet ve çaresizlik gördüm.
"NAZ! N'OLDU NAZ'A?" Bakışmamızı bölen Ferhat'ın endişe ve korku dolu bağırışları oldu. Başımı öne eğdim ve gözlerimden yaşlar aktı.
"Naz!" dedi Selim.
Hepsi Naz'ın başına toplandı.
"Naz'a ne oldu Esra? Konuşsana!" Dedi Ferhat, sabırsız ve sert sesiyle.
"Esra!" dedi Selim.
Fakat benim söylemeye gücüm yoktu. Ama söylemem gerekti. Üzülüyordum. Ancak beni ilgilendirmiyordu.
"Emir," dedim, kısılan ve bitkin sesimle. "Emir, bebeği aldı." Fakat devam edemedim. Buradaki 3 gün bedenime o kadar ağırdı ki, artık konuşacak mecalim yoktu.
"Ne!" dedi Ferhat, şaşkınlıkla. Donakaldı. Zorlukla yutkundu ve kafasını iki yana salladı. Kabullenmek istemiyordu. Duyduklarına inanamıyordu.
"NE? SİKTİR!" Selim de şaşkınlıktan bağırmaya başladı.
"Abi..." dedi Ferhat, gözlerinden yaşlar akarken. "Bebeğim." Naz'ın saçlarını okşamaya başladı ve duygusuz görünen o adam bağıra çağıra ağlamaya başladı. "BEBEĞİMİ ALMIŞLAR ABİ! BEBEĞİMİ ÖLDÜRMÜŞ."
"FERHAT, TAMAM ÇIKALIM ŞURADAN." dedi Kerim, ağlamamak için zor dururken.
"Naz, güzelim." diyordu Ferhat. Alnından öptü.
"Hadi." dedi Selim, kısık sesle.
Ferhat, Naz'ı kucağına aldı. Ağlaya ağlaya tutuyordu. Feryatları yankı yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elanın Karanlığı
Genel KurguÇünkü, bu şehre gelmek demek Onunla karşılaşmak demekti. Onunla karşılaşmak demek, ne demekti? İşte bunu bilmiyordum! *** Yayınlanma Tarihi:18 Haziran 2023 Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmama...