12. Bölüm

873 40 12
                                    








***

3 Temmuz 2013
                                                                             Ankara

Üzerime giydiğim beyaz, ince askılı elbiseme, aynada son kez baktım. Diz kapağımın biraz üstünde bitiyordu. Saçlarımı, açık bırakmış arkaya atmıştım. Hafif dalgalı saçlarım, elbiseyle çok güzel duruyordu. Makyajım da olmuştu. Hafif koyu pembe rujumu alıp, son kez dudaklarıma değdirdim. Parfümümü sıktım. Beyaz çantamı aldım ve aşağı indim. Annem ile babam evde yoktu. Annem, komşumuz olan Sevda teyzeye gitmişti. Babam da galerinin başındaydı.

Beyaz sandaletlerimi giydim. Çantamı, çapraz bir şekilde taktım. Hediyeleri koyduğum poşeti elime aldım ve evden çıktım. Kerim, Mamak'dan, Ulus'a geçecekti. Ben de buradan, gidecektim. Arabama bindim ve sürmeye başladım.

Bugün Kerim'in doğum günüydü. Bugün tam 25 yaşındaydı. Çeyrek asırlık ömründe, hem annesini hem de babasını kaybetmişti. Özellikle babasından sonra oldukça dağılmıştı. Babası öleli bir yılı geçse bile hâlâ toparlanamamıştı.

Babasının ölümü, Kerim'i öyle bir dağıtmıştı ki, benden bile uzaklaşmıştı.

Neyse ki doğum gününde yan yana olacaktık. O kadar heyecanlıydım ki, ilk gördüğüm gün geldi aklıma...

Çaresiz, korkan gözlerle bakmıştım. Kerim ise bir Kahraman gibi cesurdu. Kara gözleri, Ela gözlerimle buluştu ve bana cesaret verdi. O gözler, birbirinin aynası oldu.

Nihayet Ulus'a geldim. Arabayı park edip, indim. Arka koltuktan hediyelerimi aldım. Merdivenleri çıkmaya başladım.

Telefonumu çıkardım ve Kerim'i aradım.

"Alo, efendim?" Diye açtı.

"Ben geldim. Neredesin?" Diye sordum. Merdivenlerden çıkıyordum.

"Benim işim uzadı... Patron, izin vermedi. Müsait olduğum zaman görüşsek olur mu?" Diye sordu. Kaşlarım çatıldı. Ne diyeceğimi bilemedim! Buraya boşuna gelmiştim.

"Ama neden daha önce haber vermedin?!" Diye sordum, anlam veremeyerek.

"Alamadım elime telefonu. Müsait olamadım. Şimdi kapatıyorum... Eve geç. Dikkat et kendine, seni seviyorum!" Dedi ve telefonu çat diye kapattı.

Kalenin merdivenlerinde, elimde poşetlerle öylece kalakaldım. Anlayış göstermek, sorun etmemek istedim. Ama içten içe öfke de duydum.

Doğum gününde bensizdi. Benimle kutlamıyordu. Umarım işi çabuk biterdi de, yanıma gelirdi.

İlerledim ve kale kapısından içeri girdim. Küçük bir kafeye oturdum. Çay söyledim. Beklemeye başladım. Belki gelirdi...

***

Günümüz
                                                                             Ankara

Panikle hazırlanıp evden çıkarken, iliklerime kadar korktum. Bütün hücrelerim korkuyla titredi! Arabaya bindim ve hızla sürmeye başladım.

Aklıma 2013 yılındaki doğum günü geldi. Geçirdiğimiz son doğum günüydü. 25 yaşındaydı. Ve yan yana olamamıştık. Şimdi daha iyi anlıyordum. Bensiz mutluydu. Bana aşık değildi. Bana aşık olsaydı bir şekilde gelirdi. Akşama kadar onu, kalede beklemiştim. Ama gelmemişti. Bana ayıracak vakti yoktu.

Aptalmışım.

Hediyesini sonradan vermiştim. Bir adet saat ve fotoğraflarımızın olduğu, güzel sözler yazdığım bir defter.

Elanın  KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin