18. Bölüm

619 28 5
                                    





***

"Esra, iyi misin?" Diye bağırıyordu David. Konuşacak durumda değildim. Bardağı, elimden düşürdüm. "Hey, Esra! Beni duyuyor musun?"

Duyuyordum. Ama tepki veremiyordum.

Birisi beni kucakladı.

"Hey! Dur!" Uzaklardan bir bağırış duydum. Bu David'in sesiydi.

Beni, kucaklayan David değilse, kimdi?

Gözlerimi açtım. Algılamaya çalışırken, beni bir koltuğa oturtturdu. Kafamı kaldırdım. Etrafa bakmaya başladım.

Karşımda duran kara gözler, bana endişeyle bakıyordu.

"Rüya mı?" Dedim, kısık sesimle. Müzik devam ediyordu. İnsanlar, bir süre bize bakmış olmalıydı. Ama şimdi herkes eğlencesine kaldığı yerden devam ediyordu.

"İyi misin?" Diye sordu, merakla. Sesindeki merak ve endişe barizdi.

"Dostum! Dostum, n'oldu? İyi misin?" David geldi. Ellerimi tuttu. Yorgundum.

"İyiyim. Başım döndü galiba." Dedim, umursamaz bir tavırla. Garson, ona su uzattı. Su şişesinin kapağını açtı ve bana uzattı.

"Al," dedi, uzatırken. Yavaşça aldım. Birkaç yudum su içtim. Sonra masaya koydum.

"Dans ediyordun. Sonra birden düştün. Beyefendi geldi. Yardım etti." Diyordu David. Çok korkmuş olmalıydı. Sesi yüksek, panikle doluydu.

Onu tanımamıştı.

O, David'e döndü. İngilizce anlıyor muydu?

"Her yerde karşıma çıkmak zorunda mısın?" Neden, İngilizce konuştuğumu bilmiyordum. Ama hem İngilizce konuşmuş, hem de kara gözlerinin içine öfkeyle bakmaya başlamıştım.

"Seni takip etmiyorum!" Dedi, benim aksime Türkçe konuşarak.

İngilizce biliyordu.

"Dostum, hadi toparlan. Gidelim." Dedi David, şefkat dolu bir sesle. Endişelenmişti. Aslında alışkındı da...

"David, sen misin?" Diye sordu o. David ve ben, ona baktık. O, sadece David'e bakıyordu.

"Evet. Sen kimsin?" Diye sordu David. ayağa kalktım. David'in elini tuttum.

"Hadi, gidelim." Dedim. David, bana döndü. Saçlarımı, kulağımın arkasına geçirdi. Gülümsemeye çalıştım.

"Ben, Kerim." Dedi o. David, hızla ona döndüğünde, onun yüzünde alaylı bir sırıtma vardı. Pişkin pişkin gülümsüyordu. Keyif alıyordu. David, hayretle ona baktı.

"Aman Tanrım!" Diye mırıldandı David.

"Hadi!" Dedim. David, ona hayretle bakmaya devam ederken, istemeye istemeye peşimden geldi. Mekandan çıktık.

"Kerim! Seni kucağına alan, Kerim'miş!" Dedi David. Konuşamayacak kadar şaşkındı. Sonunda onu görmüştü.

"Tanıyor musun, beni?"

Elanın  KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin