"Kimsenin, hiç kimsenin yardımına, ne ilgisine ihtiyacım var. Ben, yapayalnızım.Suç ve Ceza."
***
27 Kasım 2023, 06:30
Fethiye/MuğlaKaçıncı biramdı? Hiçbir fikrim yoktu. Soğuk zemine oturmuş, ayaklarımı kendime çekmiştim. Sırtımı duvara yaslamıştım. Kapkaranlık odada yalnızca bira içiyor, arada sigara yakıyordum.
Biramı zemine koyduktan sonra, yanlışlıkla telefonuma tıkladım. Ekranın açılmasıyla, karanlık odada bir ışık belirdi. Gözlerim zorlukla kısıldı.
27 Kasım.
Tarihin gözüme sokulmasına gerek yoktu. Ben bugünü zaten unutmazdım. Hızla ekranı kapatıp, telefonu fırlatabildiğim kadar en uzağa fırlattım.
Memleketime, annemin kokusuna gelmiştim. Bugün buraya geleli 85 gün olmuştu.
Hani beni bir Fethiye iyileştirirdi?
Ben Esra Aksoy. Yalnızca Esra Aksoy. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış bir kadınım. Ve kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış bir kadının içindeki yangın, dünyayı yakabilirdi.
Üşüyordum. Ağustos'un kavurucu sıcağında bile üşümüştüm ve hâlâ üşüyordum. 2 ay 29 gün olmuştu. 90 gün. Bilmem kaç hafta. Buz gibiydim. İçimdeki yangına rağmen, resmen donuyordum.
Çünkü yaz gitmişti. Yaz bitmişti. Yaz yok olmuştu. Güneş batmıştı.
Bir an bile unutamadığım 29 Ağustos günü canımı almışlardı. Ciğerimi parçalamışlardı. Beni öldürmekten beter etmişlerdi. İçimdeki acı o kadar büyüktü ki, New York'a bile geri dönememiştim.
Kalktım. Odadan çıktım, salonu geçtim ve kendimi bahçeye attım. Güneş doğmamış, hava yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı. Uyku mu? Aylardır ne uyku uyuyor, ne yemek yiyordum.
Kendimi salıncağa bıraktım, bir sigara yaktım. Ağlamıyordum. Canım da yanmıyordu. Çünkü canım yoktu. Eskiden yanacak bir canım vardı ve yanıyordu. Acı çeker, ağlardım. Ama şimdi ne duygularım, ne hislerim vardı. Yalnızca kalbim atıyordu.
Zaten kalbim de sadece kan pompalamaya yarıyordu.
Bir mahkeme koridorunda bayıldıktan sonra ne mi olmuştu?
Evin anahtarını, emlakçıya teslim etmiş, ilk uçakla buraya gelmiştim. Arabamı satmıştım. O parayla ve biriktirdiğim parayla idare ediyordum. Zaten paraya falan ihtiyaç duymuyordum.
Dizlerime kadar gelen, kalın hırkama iyice sarıldım. Sabahın o esintisi, tüylerimi diken diken etmişti.
Günlerimi bu salıncakta geçiriyor, arada bisikletim ile sahile iniyordum. Bir kafeye oturuyor, yazı yazıyordum. Kimseyle konuşmuyor, arkadaş edinmiyordum. Çünkü arkadaşlar sahteydi.
Dilek arıyordu bazen. David de mesaj atıyordu. Keyfim isterse onlara dönüş yapıyordum. Telefona falan bakmıyordum. Kitap okuyordum. Kahve içiyordum.
İçki ve sigaramı hiç eksik etmiyordum. Hatta ayık gezdiğim günler, nadirdi. Çünkü ancak sarhoş olunca sızıyor, uyuyordum.
O pislik avukatın dediği olmuştu işte şimdi. Alkolik birisiydim ben.
Bahçedeki çiçekleri suluyor, onlarla dertleşiyordum. Kedileri besliyor, kapıma dayanan köpeklere yemek atıyordum. Hava Ege'de bile iyice soğumuştu. 27 Kasım ilk defa bu kadar soğuktu.
Cebimdeki fotoğrafı çıkardım. Uzun uzun incelemeye başladım. Kocaman gülümsediğim tek fotoğraftı. Ben fotoğraf çekerken gülümsemezdim. Hatta ben hiç gülümsemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elanın Karanlığı
General FictionÇünkü, bu şehre gelmek demek Onunla karşılaşmak demekti. Onunla karşılaşmak demek, ne demekti? İşte bunu bilmiyordum! *** Yayınlanma Tarihi:18 Haziran 2023 Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmama...