***Bazı anlar vardır. Bir tehlikenin yaklaştığını hissedersiniz. Bir oyunun döndüğünü, bir bataklığın içinde olduğunu fark edersiniz.
İşte ben de tam bu andaydım. Önce şaşkınlık ve hayret yaşadım. Sonrasın da ise korku. Bir tehlikenin içinde olduğumu fark ettim ve korkuyla sarsıldım. Bacaklarımın tutmadığını hissettiğimde, koltuğa oturdum. Elimdeki kağıda bakıyordum. Sadece bir cümleydi ve bu cümle beynimin içinde dolaşıyordu. Yankılanıyordu.
Kimle tanışacaktım ben?
Bana oyun oynayan kimdi?
Ne yapmam gerekiyordu?
Tam her şey düzeldi derken, şimdi ki bela neydi?
Telefonumu ve not kağıdını alıp, arabadan indim. Hızla Kerim'in yanına koştum. Korkuyordum. Buralarda bir yerlerde birisi vardı. Birisi bize oyun oynuyordu ve ben deli gibi korkuyordum. Koşarken, sağıma soluma her yerime baktım. Kimseyi göremedim. Zaten kim olduğunu da bilmiyordum.
"Kerim!" Bisikletleri almış, bisiklet yolunda bekliyorlardı. Yaz bisikletine binmiş, yavaş yavaş sürüyordu.
"Esra!" Dedi, hayretle. Nefes nefese kalmış, korkudan ve koşmaktan terlemiştim. Gözlerimi yumdum, sakinleşmeye çalışarak. "Ne oldu?" Diye sordu. Gözlerimi açtım. Sol gözümden bir damla yaş aktı. "Esra! Ne oldu, söylesene?!" Sesini yükseltti.
"Kerim," dedim, sesim titrerken. "Baksana!" Notu uzattım. Kaşları catılırken, notu hızlıca elimden çekip aldı. Notu okudu. "Kerim!" Dedim, yardım dilenircesine. "Kim bize oyun oynuyor? Neyin içindeyiz Kerim?" Bakışları hiç olmadığı kadar ciddi, durusu hiç olmadığı kadar gergindi. "Kerim, cevap ver!" Yaz biraz uzaktaydı. Bir kızla arkadaş olmuş olmalıydı, çünkü sohbet ediyorlardı.
Gözlerini yumdu ve yutkundu. Kaşlarım çatıldı. Neden bir tepki vermiyordu? Neden konuşmuyordu? Bir şey mi biliyordu?
"Arabadan mı buldun?" Diye sordu, sakin bir sesle.
"Evet, telefonumun üstüne koymuşlar." Dedim, durdum. Gözlerim kısıldı, "Bir dakika ya! Yoksa sen biliyor musun?"
"Yazmadığım bir şeyi nasıl bilebilirim, Esra?" Diye sordu, alayla. Ağır ağır kafa salladı. "Kim benim arabama not koyacak cesareti bulabilir ki? Kim kızımın ve annesinin yanına bu kadar yaklaşabilir?" Öyle ciddi ve öyle gergindi ki, tırsmıştım. "Hepsine bedelini ödeteceğim! Hepsinin amına koyacağım!" Öyle hırslı konuşuyordu ki, şu an da bütün Ankara'yı yıkabilirdi. "Kerim Balaban kimmiş, göstereceğim ben size. Sokacağım o sikik aklınıza, bekleyin siz."
"Kerim, sakin ol!" Dedim, çaresiz bir sesle. "Kim bunlar? Düşmanların mı?"
"Bana düşman olma cesaretine sahip olan kimse olmadı ama illa ki vardır kaşınan birisi." Dedi, egoyla. Onu ilk defa böyle görüyordum. O Ankara'nın yer altı mafyası. En güçlü kabadayının ve iş adamının yanında yetişmiş, Kerim Balaban'dı. Ve ben bu adam ile yeni tanışıyordum.
Bana göstermediği tarafıydı.
"Kim peki? Benimle neden tanışmak istiyor, Kerim? Ne yapacağız?" Diye sordum, panikle. Korkuyordum. Kendim için değil, kızım için deli gibi korkuyordum. Ve en zor tarafı buydu. Kızımın bir babası vardı. Ama babası ile birlikte, zor bir hayatı da olacaktı.
"Sakin ol, güzelim." Dedi, ellerini, omzuma koyarken. "Sakin ol, halledeceğim."
"Gidelim, Kerim." Dedim, ağlamaklı bir sesle.
"Ama Yaz! Çok istemişti bisiklete binmeyi." Dedi, utançla. Kafamı iki yana salladım.
"Başka zaman geri geliriz, ne olur gidelim!" Kafa salladı. Yanımdan ayrıldı ve Yaz'ın yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elanın Karanlığı
Fiction généraleÇünkü, bu şehre gelmek demek Onunla karşılaşmak demekti. Onunla karşılaşmak demek, ne demekti? İşte bunu bilmiyordum! *** Yayınlanma Tarihi:18 Haziran 2023 Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmama...