"İstanbul'a şiir yazılır, Ankara'ya roman..."***
Böylelikle onu evime davet etmiştim. Bu akşam bize geliyordu. Yaz'a hediyesini merak ederken, kalbim küt küt atıyordu. Hiç hazır olmadığım şeyler beni bekliyordu.
O güne yakındık.
Biliyordum.
Mezarlığa geldik. Arabanın bagajında duran siyah şalı aldım. Yaz'ın elinden tuttum. Birlikte annem ile babamın mezarına doğru ilerledik. Sessizdi. Birkaç kişiyi gördüm. Mezarların başında, ağlayan insanlar... Mezarlığın bu kadar sessiz olmasının sebebi, belki de ağlayan insanların gelmesini beklemekti.
"Anneanne!" Yaz, mezarın taşına oturdu. Boynuma doladığım şalı, saçlarıma örttüm. Annemin mezar taşını okşadım.
"Annem!" Dedim, dolu dolu. "Babam!" Diye ekledim. "Kıskanma. seni de özledim!" Gülüyordum ama gözlerim dolmuştu.
"Annem, sizi çok özledi." Yaz'ın söylediği karşısında yutkundum.
Boğazımı temizledim. "Yaz, bugün mezun oldu. Artık ortaokula başlıyor. Size getirmek istedim." Dedim, toprak kokusunu içime çekerken. Çocukluğumdan beri mezarlıklar beni derinden etkilerdi. Sessizdi, ıssızdı, ürkütücüydü, soğuktu. Buz gibiydi. Ve ben şimdi, yine üşüyordum. Fakat artık ne korkuyor, ne şikayet ediyordum. Çünkü benim evim buradaydı. Ailem buradaydı.
"Onlar bizi duyuyor mu?" Diye sordu, kaşları çatık. Gülümsedim.
"Duyuyorlar tabii." Dedim, saçlarını okşayarak. başını salladı.
"Dede, ben hala babamı bulamadım. Ama bulacağım. Naz teyzemden yardım istedim. Hatta Kerim de-" Hızla bana döndüğünde, ben zaten ona hayretle bakıyordum. Yutkunmaya çalıştım. "Dedem, Kerim'i tanıyor mu?" Diye sordu. Sıkıntılı bir nefes verdim. Kızma, baba. Ankara çok küçük. Kızma.
"Tanıyor," dedim, kısık sesle. Boğazımı temizledim. "Eski arkadaşım ya. Tanıyor."
"Kerim, bana yardım eder mi?" Diye sordu. Sol gözümden bir damla yaş düştü. Boğazıma biriken hıçkırıklar konuşmama engel oluyordu. Başımı sallarken, yutkundum. Yine yuttum. Ben, hıçkırıklarımı hep yuttum.
"Hadi bakalım," dedim, mezarın kenarına bırakılan su bidonunu yerden alırken. "Şuranın az ilerisinde çeşme var. Su getir." Uzattım. Başını salladı. Bidonu aldı ve çeşmeye doğru koştu. Mezar taşına oturdum.
"Anlaşma yaptık. Onunla beraber. Yaz'a gerçeği anlatmak için anlaşma yaptık. Yaz, eski arkadaşım olarak biliyor. Çok sevdi. Öğrenince ne olur, bilmiyorum. Ama gerçekler..." Dedim. Sesimde mahcubiyet vardı. "Sizi de çok özledim. Ona da çok kırgınım. Ona baktıkça hissediyorum. Ben büyümüşüm. Bunları sizi üzmek için anlatmıyorum ama çok çaresizim." Dedim, burnumu çeke çeke. "Kimsesizim. İnsan, ailesini toprağa verince kimsesiz kalıyormuş. Kimsesiz bir çocuk. Bana üzülmeyin. Ben, kızım için her şeyi hallederim!" Annemin toprağını kokladım "Saçımı okşasanız iyi olurdu... Gerçi kızıma baktıkça, benim acım ne ki diyorum. Ben en azından babamın nerede yattığını biliyorum." Son cümlem o kadar ağırdı ki, ağzımdan küçük bir hıçkırık çıktı.
O an da bir yağmur indi. Dolu denebilecek kadar güçlü bir yağmur.
"Anne!" Yaz hızla gelmişti. Ayağa kalktım. Saniyeler içinde sırılsıklam olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elanın Karanlığı
Fiksi UmumÇünkü, bu şehre gelmek demek Onunla karşılaşmak demekti. Onunla karşılaşmak demek, ne demekti? İşte bunu bilmiyordum! *** Yayınlanma Tarihi:18 Haziran 2023 Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmama...