29.BÖLÜM-AYRILMALIYIZ

105 10 14
                                    



29.BÖLÜM-
AYRILMALIYIZ.




Adamın soğuk bakışları yüreğini titretirken sözlerinin ağırlığıyla omuzları çöktü genç kızın

Sanki ateşe dokunmuşçasına hızla çekti bedenini adamın kollarından ve ayağa kalktı.

Kocasını fazlasıyla kırmıştı ama bunu yapmak zorundaydı. Doğru olanı yaptım diye geçirdi içinden ve kocasına tekrar dönüp bakmadan kapıya doğru yürüdü.

Aklına gelen düşünceyle Yatağına dönüp yastığın altındaki silahını eline aldı. silahı üzerindeki bol hastahane elbisesinin cebine sokarken elinde serumla odaya giren hemşireye kaydı bakışları.

Adam ona doğru gelirken el mecbur yatağına oturup serumunun takılmasını bekledi. Nihayet işi biten adam kızın serumunu baş ucundaki demir serum askısına takarken karşısındaki kadına kocaman gülümseyip "Serumunuz bitinceye kadar ayağa kalkmayın lütfen" diye uyardıktan sonra odadan çıkıp Aseli yüreğinin buz turmuş kuytularında yanlız bıraktı.

Öfkeyle homurdanan kocasına bakmamaya özen göstererek yataktan kalkıp serum askısını sürüyerek kapıya doğru yürüdü. Askının tekerleksiz ayaklarının yere sürtünmesiyle çıkan gıcırtılı ses odayı doldururken aceleci olmayan tavırlarla odadan çıkıp kocasını yanlızlığıyla baş başa bırakmıştı.

Adam öfkeyle solurken hiç söz dinlemeyen dik başlı karısının arkasından bakakaldı. Normalde olsa onu asla yanlız göndermezdi ama karısı ondan bu kadar nefret ettiğini söylemişken nasıl peşinden gidebilirdi ki?

Sahi bu kadar nefretini kazanacak ne yapmış olabilirdi ki? Aklındaki sorulara bir yanıt bulamazken bir çiğ gibi büyüyen öfkesini dizginleyemiyordu.

✯ ✯ ✯

Tam iki gün geçmişti aradan. Genç kız odada dek başına otururken kocası balkondaydı. O odaya girince adam balkona çıkıyordu ve bu durum hiç hoşuna gitmiyordu Asel'in.

İki gündür ufacık bir diyaloğ bile geçmiyordu aralarında. Sanki bir birleri için yaşamayı bırakmış ve yok olup gitmişlerdi bir yerlerde. ikiside ihanet etmiyordu kırılmış yanlarına. Eskisi gibi iyi birer dost olamayacakları da kesindi artık, sahi ne zaman öyle olmuşlardı ki? Çok anı paylaşmış bazen acılarına tek şahit birbirlerini tutmuşlardı ama bir kez bile bu gözle bakmamışlardı birbirlerine.

Onlar hep birbirlerine çekilen iki aşığı oynamışlardı ama aşık değillerdi. Arın içindeki sesleri susturuken, Asel yaralı gönlünü soğutmaya çalışıyordu bu adamdan.

Bir hikayeleri olamazdı çünkü zaten yarım kalmış bir hikayeleri vardı ve Asel ne yaparsa yapsın geçmişin kanlı yazılarını silemiyordu yüreğinin tozlu sayfalarından. Aşkın bile güçü yetmiyordu ki buna.

Bu adamdan gitmekten başka çaresi yoktu. Ona yakın oldukça kendine ihanet ediyor gibiydi çünkü. O, yüzünü bile ancak rüyalarında gördüğü küçük meleğine ihanet ediyordu sanki. Yani böyle düşünmekten alamıyordu kendini.

Silahını yine hastahane önlüğünün cebine koyup kapıya doğru yürüdü. Bu sırada çalan kapıdan içeriye Demre ve Pars girmişti. Saat akşam sekize geliyor olmalıydı ki onları ziyarete gelmişlerdi.

Demre koşup arkadaşına sıkıca sarıldı. Hatta o kadar sıkı sarılmıştı ki Asel'in yarası sızlamaya başlamıştı. Bir anda nüfüz eden acıyla dudaklarından ufak bir inilti dökülmüş, Demre'yi korkutmamak için ses çıkarmazken acıdan dudağını ısırmıştı. Yüzü balkona dönük olduğu için bunu tek gören balkon kapısında dikilmekte olan kocasıydı.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin