42.BÖLÜM- İHANET

98 11 2
                                    












✯...



Annenle annem kardeşler galiba" dedi Asel mutfakta yemek hazırlayan kocasına bakarken. "Peki bu durumda Meryem sultan ve büyük babam ne oluyor? Acaba beni evlat edindikleri gibi Nevra hanımıda mı evlat edinmişler?" diyen Asel kendi kendine konuşuyor gibiydi.

"Korkuyorum yakında bizi de kardeş ilan edeceksin diye. Allah aşkına nereden çıkarıyorsun bunları? Annem evlat edinilmedi bizzat büyük annem ve büyük babamın çocuğu o, sende bende o evde büyüdük ve böyle bir şey olsa bilmez miydik sence?"

"Çocuktuk" dedi Asel "Bilmezdik..Doğum tarihleri aynı, bana baksana aynı annene benziyorum, annede anneme benziyor, üstelik benim annemin ismi Vera ve annen kızına bu ismi vermiş." dedi ve bir adım attı kocasına doğru.

"Sence tüm bunlar tesadüf mü? Bence değil! Üstelik annen bu gün öyle ağladıktan sonra daha da emin oldum. Bilmediğimiz bir şeyler dönüyor Arın. Ben yetim hanedeyken de soy ismim Karapınardı, aslında kendimi bildim bileli hep böyle. "dedi ve derin bir nefes aldı.

Saçlarını arkaya atarken" Korkuyorum "dedi büyük bir itirafta bulunurken" Tüm bunların arkasından çok kötü gerçeklerle karşılaşmaktan korkuyorum. Onları affedememekten korkuyorum "dediğinde ona dönen Arın kollarını beline dolayıp başını göğsüne bastırmıştı.

Kafasının içinde dönüp duran bir ihtimal daha vardı.

Gerçeğe fazla yakın bir ihtimal..

Eğer düşündüğü doğruysa onları affetmesi çok zordu.

" Korkma"dedi yatıştırıcı bir sesle "Bu işin arkasından ne çıkarsa çıksın ben hep yanında olacağım, kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceğim" derken dudaklarını saçlarına bastırıp o güzel kokusunu doya doya solumuştu adam.

"Teşekkür ederim" dedi Asel başını kaldırıp kocasının o aşık olduğu karanlık gözlerine bakarken. Bu adama ne zaman baksa bu dipsiz bir kuyuyu andıran gözleri ruhunu içine çekiyordu sanki bir pencereden ve attığı her adımda yüreğinin kapıları aralanıyordu.

Asel kocasına aşk sersemliğiyle bakarken Arın eğilip yanağına bir buse kondurdu karısının. Genç kız bir an affalladı. Kocası her fırsattan yararlanıp onun aklını başından almayı çok iyi beceriyordu. Ne yapacağını yada ne söyleyeceğini bilemezken gözleri tezgaha kaydı.

"Ben sana yardım edeyim" deyip kolları arasından çıktığında aklı hala bir miktar leylalardaydı. Karısının bu sersem halleri hoşuna gidiyordu adamın. Onunla uğraşmayı, onu etkisi altına almayı seviyordu.

Asel tezgahta doğranmayı bekleyen sebzeleri yıkayıp doğramaya başladığında uslu durmayan kocası arkadan ellerini karnına dolayıp iyice dibine girmişti.

Sırtı kocasının sert göğsüne değdiğinde dudaklarını saçları arasında gezindirdi Arın. O güzel kokusu ruhunu alemler arası bir gezintiye çıkarırken gözlerini kapattı. Bu kadının kokusu bile huzurla doldurmaya yetiyordu yüreğini.

Başını boynuna gömüp küçük öpücükler bırakmaya başlamıştı. Adamın varlığını bu kadar yakınında hissetmek hiç iyi gelmiyordu Asel'e. Bedenini sinsi bir ateş içten içe esir alırken, her zerresiyle yanıp kül oluyordu yüreği onun dokunuşlarıyla.

"Kokun en büyük mahkumiyetimken sana, sakın bir daha beni yokluğunla sınama!" dedi Arın uyarı dolu sesiyle. Sesi sert, sözleri yalvarır gibiydi. Asel ona burukça gülümserken sol yanındaki yükün ağırlığı omuzlarını düşürdü. Şimdi mutlulardı ama yakında yine ayrılmak zorunda kalacaklardı. Ve bunu biliyor olmak tarifi imkansız bir acı bahşediyordu yüreğine.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin