12.BÖLÜM

147 31 29
                                    



12. BÖLÜM...


"Acıkmadınız mı? Çin yemeği mi söylesek?" bu soruyu soran kişi elbetteki Pars'dan başkası değildi. Asel çalışmaya kendini kaptırdığında, zaman ve mekan kavramının çok dışına çıkabiliyordu.

Sorulan soruyla kafasını bilgisayarından kaldırırken gözleri saate takıldı. Saatin neredeyse akşam dokuz olduğunu görmesiyle gözleri kocaman açılmıştı.

"Çin yemeği mi? Oğlum korona da akıllandırmadı seni." dedi başını iki yana sallarken ve devam etti. "Pizza söyleyelim adam akıllı"

Asel duyduklarıyla kaşlarını en derinden çatmış, ölümcül bakışlar atıyordu karşısındaki adamlara. Yurt dışında yaşayınca insan Türk yemeklerinin kıymetini daha iyi anlıyordu ama onlar ellerindeki nimetin kıymetini bilmiyorlardı.

" Bu ne ya?" dedi öfkeyle konuşurken. "Biriniz balık ekmeğe biriniz de lahmacuna ihanet ediyorsunuz şuan!" dedi ve kınai bakışlar attı karşısındaki adamlara.

İki adamda bir birlerine bakıp bu kadının ne söylemek istediğini anlamaya çalışıyorlardı.

"Siz kadınlar üç öğün salata yemiyor muydunuz?" dedi Pars ve sonra aklına gelen görüntülerle sustu. O gün Asel'in kebapları nasıl gömdüğünü çok iyi hatırlıyordu.

Ah Nazike ahh, bir Ali Cabbar birde Nazike neler çekti bu insanların elinden.

"Hayır.. Kadınlar lahmacun yiyemez diye bir kural mı var? Nazike bile yiyorum ben oysa"

"Yok tabi de normalde bunu pek tercih etmiyorlar"

Asel ona inanamayarak bakan adamlara göz devirerek kendini savunmaya geçti.

"Halt etmiş O kadınlar! Güzellik adı altında eziyet çekiyorlar, halbu ki dengeli ve bol proteinli beslenip, yeterince spor yapsalar buna gerek kalmayacak. Vallahi kimin ne düşündüğü umrumda değil sizde yurt dışında 4 yıl geçirin de göreyim sizi.

Yemin ederim kebabı lahmacunu geçtim artık her yerde döner salonu arıyordum" demesi üzerine ikisi birden gülmeye başladı. Asel öyle acıklı bir ifadeyle anlatıyorsu ki bunları, kendini tutmak mümkün değildi onun karşısında.

Kendisine gülen adamlara bakarken olayın komikliğiyle oda gülmeye başladı.

Çantasını ve telefonunu eline alıp ayaklanırken hala gülemekte olan koca adamlara bakıp "Hadi kalkın sizi yemeğe götürüyorum" dedi. Bu koca adamları memleketinin güzellikleriyle tanıştırması gerekiyordu anlaşılan.

Karşısındaki adamlar gülmeyi bir kenara bırakmış, Asel'e ciddi misin der gibi bakarken devam etti. "Bu geceden sonra bir daha türk mutfağından vazgeçemeyeceksiniz. Hadi ya uyuşuk, uyuşuk davranmayın, daha sabaha kadar bitirmem gereken bir sürü iş var. Bu vatani görevimi yerine getirip işlerime dönmeliyim" dedi gülerek.

Pars çoktan oturduğu koltuktan kalkmış Asel'e bakarken alayla konuşuyordu. "Vatani görevin ne? bize yemek yedirmek mi?"

"Hayır canım, size türk olduğunuzu hatırlatmak. Ay keşke bir kaç ay Amerika'ya götürebilseydim sizi daha iyi anlardınız beni." dedi bilmiş bir tavırla ve kapıyı açıp dışarıya attı kendini.

Arın da masadaki dosyaları alıp dışarı çıktığında, gizli odanın kapısını kilitleyip anahtarını çantasına koydu Asel. Bu sayede kimse onları dinleyemeyecek ve planlarını bozamayacaktı.

Asansörden inip otoparka geldiklerinde Asel'in arabası henüz tamirden çıkmadığı için Pars'ın arabasına binmişti. Genç kadın yolu tarif ederken, Arın'da onları takip etmişti.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin