43.BÖLÜM-PLAN

99 12 0
                                    





43.
BÖLÜM
-PLAN-







Tamda o sırada duyduğum silah sesiyle gözlerim hayretle aralandı.
Bana isavet etmeyen kurşunun nereden geldiğine ve nereye gittiğine bakarken Yazgının beyaz gömleğinin kana bulanmasıyla şaşkınlıkla aralandı bakışlarım.

Yazgının karnın hemen üzerine isabet eden kursun biranda nefesini keserken birde sırtından aldığı darbe ile bacakları üzerine çöktü. Sadece bir kaç saniyede yeri boylarken alamadığı nefesler hıçkırıklarla tüğümlendi boğazında. Deli gibi öksürüp nefes almaya çalışırken o kadar kötü görünüyordu ki biran tüm gemileri yakıp yıkıp ona koşmak istedim. Fakat bunu yapmam ihtimaller dahilinde bile olmamalıydı.

Yazgı yerde can çekişirken ona tekme atıp bana doğru koşan adam hızla beni elimden tutup peşinden sürüklemeye başladı. Amansızca peşinden giderken Davin'in tamda tahmin ettiğim gibi Yazgı'yı vuran kişi ondan başkası değildi.

Bir kez bile arkama bakmazken peşimizden sıkılan kurşunları atlatıp bizim için bekleyen araca bindiğimizde Yazgı:nın da hulusi amcanın da bu halleri aklımdan gitmiyordu.

Aklım ve kalbim can dostumda kalırken sakinmiş gibi görünmeye çalışmak kadar boktan bir şey yoktu.

İçim içimi yerken renk bile veremiyordum. İşte bu işin en sevmediğim yanı buydu. Üzgüdüm, ağlamak istiyordum ama sanki çok normal bir gün geçirmiş gibi davranmam ve gülümsemem gerekiyordu. İçim kan ağlarken etrafa gülücük saçmak zorundaydım.

"Pasaportun hazır" dedi karşımda pişkin pişkin sırıtarak bakan adi herif bana elindeki zarfı uzatırken. "Acilen seni bu ülkeden çıkarmamız gerekiyor" dedi telaşla. Sanki benim için kaygılanacak biriydi de o, bu yapmacık tavırlarına inanmamı bekliyordu.

"Hiç bir yere gitmiyorum ben" dedim keskin bir dille. "Kendini benim amirim zannetmekten vazgeçmek nefsin hakkında verdiğin en yerinde karar olur. Aksi takdirde biraz daha bana emir vermeye çalışırsan, o lanet olası ağzını silahımdaki kurşunlarla doldurmam an meselesi."

Tamda gözlerinin içine öfkeyle bakarak kurduğum cümleye pişkince gülerken ne kadar ciddi olduğumun farkında bile değildi.

"Ben sabırlı bir insan değilim Davin." dedim tehtid vari bir sesle "Sabrımın sınırlarını görmek ister misin?" Ona bunu seve seve göstere bilirim. Mesela parmaklarını kesip, kulaklarını koparırken. Yada dişlerinden tesbih düzerken.

"Sakin ol şampiyon" dedi ellerini havaya kaldırıp bana teslim olurken."Bu benim değil CIA'nın emri. Biran önce Amerikaya dönmen gerekiyor."

"Kimin emri olduğu umurumda değil. Hiç bir yere gitmiyorum ben!"

"CIA'ye karşı mı geleceksin?" dedi hayret dolu bakışlarını çehremde gezindirirken. "Seni yaşatmazlar!"diye devam etti kendinden emin, küstah bir tavırlar.

"Bunca yılını intikamı için adamış birine karşı söyleyebileceğin son sözler bile değil bunlar. Sebebi veya sonucu ne olursa olsun beni yolumdan döndürmeye çalışan herkesi o yola gömmekten çekinmem" dedim düz bir sesle.

Nihayet dururken araba."Bu şekilde gidemezsin. İzin vermiyordum!" dedi Davin onu dinemeyeceğimi bildiği halde boş bir çırpınışla.

Arka arkaya duran arabalardan inen Davin'in adamları etrafımızı sararken onları umursamayarak açtım kapıyı. Bu umursamaz tavurlarım Davin'in kanına dokunurken boş bir çırpınışla silahına yöneldi.

Adamlarının yanında onu çiğnemem gururunu incitmişti demek. Dudaklarımda ürkütücü bir gülümseme peydah olurken ondan çok daha hızlı davranıp silahımı alnına dayamıştım.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin