Kötü Şans

361 6 28
                                    

Bense öylece yemeye devam ettim. Zaten ağzımın yönünü zor bulurken bir de ona odaklanamazdım. Ayy o değil ben dün rezildim ya. Düşünüyorum da şu an bile böyle yiyorsam o an nasıl yiyordum kim bilir, zaten bir kaç kez dalga da geçmişti. Ama umursamamıştım.

"BERFİN CEVAP VERSENE" diye bağırması ile irkildim. Neye cevap vericem ki, sanki soru sordu. Ayrıca sorsa da verdiğim cevaplar hoşuna gitmiyor.

"Verme amk, sakın verme. Ne yaptım lan ben sana. Sakın, sakın şimdi o aptal seneyi hatırlatma bana. O seneyi sana unutturmak İçin her boku yaptım. Kızım senin şu an ölü olman gerekiyordu lan. Ben ona bile engel oldum. Nasıl bu kadar nankör olabiliyorsun!"

Son cümlesi sinirimi bozunca bende yükseldim.
"Ben mi nankörüm" diyip bir süre güldüm. Sonra devam ettim. "Çünkü sana göre ölmem gerekiyordu benim ama ölmedim bu yüzden sana teşekkür etmem, hatta ayaklarına kapanmam gerekiyor, dimi. Lan benim niye ölmem gerekti! Dur sen zahmet etme ben hatırlatayım. Sen beni boktan yere hapsettin sonra da köpeğine ödül maması verir gibi bana özgür bir hapis hayatı yaşattın. Benim de bu yüzden sana borçlu falan olmam gerek, dimi. Aynen kanka çok beklersin! Lan şu an yaşadığım durum bile çok saçma. Nolur bir söylesene, şurda yaşayıp senin yalanlarını devam ettirmek yerine polise gitsem ne bok yiyeceksin, söyle söyle çekinme. Aaa ama sen zaten bu konuda Furkan a çıkışmıştın dimi. Ne demiştin, sırf benim hatam yüzünden ölmesine izin vermicem, gerekirse yaptığım her şeyi bozsa bile. Böyleydi dimi, yanlışım varsa düzelt. Lan ben seni yok etmek istesem çoktan etmiştim, sakın bir daha bana nankör gibi saçma sapan bir ithamla gelme! Asıl nankör olan sensin. Seni neden koruyorum onu da bilmiyorum zaten"

Uzun konuşmamı sadece dinledi. Sonra ise bana tek bir soru sordu. Bu kadar şeyden sonra bu mu cidden!? Yok bu erkeklerden adam olmaz.

"O çocuk kim" salak gibi yüzüne baktığımda ciddi olduğunu fark ettim ve "hangi" demekle yetindim.
"Dün seni eve bırakan, o saate kadar onla ne yapıyordun"
Yüzüne bakarak sinirle soludum.
"Sanane lan sanane! Yada sordun madem söyliyeyim. Dün evine gittim onun, dünyanın en güzel anlarını yaşattı bana. Bu arada senden de baya iyiydi!"

Bir anda üstüme yürüyüp beni duvara yapıştırdığında ileri gittiğimi anladım. Ama maalesef çok geç anladım bunu. Sırtımın acısıyla inlediğimde elini duvara vurup "NE DİYORSUN LAN SEN" diye bağırdı. Ne diceğimi bilemeden öylece yüzüne baktım. Ama yüzünde ki sinir çok korkunçtu. Bir anda kafamı yere indirdim.

Çenemi kavrayıp yüzüne bakmaya zorladı.
"Nasıl yaparsın lan bunu, nasıl yaparsın!" Sesinin yüksekliği o kadar korkunçtu ve çenemi o kadar sıkıyordu ki ne ağzımı açıp konuşacak gücüm vardı ne de cesaretim. Sadece sessizce ağlamaya başladım. Kahretsin çok korkuyorum.

Ağladığımı fark edince geri çekildi. Dolap kapağına geçirdiği yumrukla dolap içeri göçtü. Ama umursamadan bana yaklaştı. Bana da mı vuracak, hayır ya nolur olmasın öyle bişey. Bunu düşünürken ağlamamın şiddetlenmesi ile bana iğrenen bir bakış attı. Ve beklemediğim bişey oldu.

Kapı çaldı. Resmen kapı çaldı. Kapıya doğru bakıp açmaya gitti. İyi şans mı kötü şans mı olduğundan emin değilim ama en azından uzaklaşmış oldu. Ama benim korkum dinmedi yere çöküp en şiddetli şekilde ağlamaya başladım.

Ben o kadar acı yaşadım. Ne ailemin ölümünde ne o tecavüze uğradığım korkunç anlarda hiç bu kadar ağlamamıştım. Resmen her şeyin patlamasını yaşadım bir anda.

Meltem hanımın sesini duyduğumda başımı kaldırdım. Beni gördüğü an bir dolaba bir bana baktı. Sonra Samet e dönüp "ne yaptın sen" dedi endişeyle. Ama Samet in cevap vermesini beklemeden yanıma gelip sarıldı bana. Kendimi şefkat altında hissettim. Ve bunu uzun süredir yaşamıyordum. Dünyanın en güzel hissi olduğunu unutacak kadar uzun süredir.

Saçlarımı okşayıp sakinleştirdi beni. Ama benim yavaş yavaş sakinleştiğimi fark eden Samet, Meltem hanımı kolundan tutup ayağa kaldırıp "Tamam işin bitti, çık şimdi" diyerek onu kapıya doğru itti. Ama Meltem hanım durmadı. Samet in üstüne yürüyüp "Bir kadına nasıl davranacağını öğren. Bu mu senin adamlığın, bir kızı korkutup dolap kırmak mı, adamlığın batsın. Ama sen beni tanımadın daha. Bu kızı sana bırakmam" dedi. Sonra bana yaklaşıp kolumu tutarak "Hadi kalk bize geçiyoruz, bu aptal da gelmiyor" dedi. Benim için dedikleri çok güzeldi. Ama Samet in bakışları halada korkunçtu. Oraya gidemiceğimi, buna asla izin vermiceğini biliyordum. Ama Meltem hanım giderse de benim durumum iyi olmazdı. Bu yüzden konuyu şu an halletmem gerek.

Hemen Samet e yaklaşıp kafamı hayır anlamında sallamaya başladım.
"Yapmadım, yapmadım, yemin ederim yapmadım. Söylediğim şeyi yapmadım. Niye öyle dedim bilmiyorum. Biraz zoruna gitsin istedim sanırım. Ama yemin ederim öyle bişey yapmadım. Sadece, sadece beni elimi bahane ederek yemek yemeye davet etti. O da yemek yapamayacağımı düşünmüş. Yemek yiyelim dedi. Bende başta hayır dedim ama sonra gittim. Yemek yedik sadece. Yemin ederim başka bişey yapmadık. Yemek yedik sonra oturup kahve içtik, biraz sohbet ettik. Sonra da gitmek istedim. Yemin ederim gitmek istedim. O da eve bıraktı. Başka hiç bişey olmadı yemin ederim. Samet yemin ederim"

Zorla bir araya getirdiğim onca cümleye rağmen Samet in yüzünde mimik oynamadı.

"Çok korkuyorum. Çok korkunçsun şu an. Nolur git. Samet nolur git. Korkmak istemiyorum artık, nolur. Nolur git. Nolur uzak dur benden. Tamam, sevgi olduğunu sandığın bişey yaşıyorsun. Ama yemin ederim sevgi değil bu. Sevgi böyle bişey değil. Samet ben senden çok korkuyorum. Seven insan dünyanın en korkunç insanı da olsa sevdiği ondan korkamaz. Ama ben senden çok korkuyorum. Nolur git, nolur"

Ağlayarak söylediğim son cümleler onu biraz etkiledi. Anlık oynayan mimikleri bunu belli etti. Sonra tüm korkunçluğuyla bana bakıp "gidicem ama bu yaptığının cezasını verdikten sonra" dedi. Sonra Meltem hanıma yaklaşıp silahını çıkardı. Yapıcağı şeyi anladığımda koluna yapıştım. Ama beni tek hamlede yere serdi. Meltem hanım korkudan titriyordu. Bişeyler demeye çalışıyordu. Ama bırakın cümle kurmayı heceleri bir araya getirip kelime bile oluşturamıyordu.

Silahın emniyetini açtığı an atıldım.
"Yapma, Samet yapma. Samet her şeyi kaldırdım ama bunu kaldıramam. Benim yüzümden biri ölmesin. Nolur, nolur Samet. Nolur benim yüzümden biri ölmesin. Kaldıramam, yemin ederim kaldıramam. Yapma, gözünü seviyim yapma. Nolur, acı bana. Sadece acı işte. Yapma Samet. Bunu da yapma. Yalvarırım, bu kadarını kaldıramam. O sevdiğini söylediğin gücümü yok etme. Kahretsin Samet nolur!"

Silahın patladığını bile duymadım. Ama Meltem hanımın göğsünden akan kan her şeyi açıkladı. Ateş etti, resmen ateş etti. Tüm soğuk kanlılığıyla birini öldürdü. Ona kaldıramam dememe rağmen umursamadı.

"Azıcık bişey bilen ve güvenmediğim herkesin sonu bu. Senin yaşamanın tek sebebi sana olan sevgim. Ve sen onu bugün zedeledin. O yüzden kendine dikkat et. Ve sakın hata yapma" diyip bana yaklaştı. Gözlerimi öpüp elini cebime attı. Telefonumu alıp sallayarak "unutmadan bu biraz bende duracak. Sende sakın evden çıkma. Az sonra temizlikçi gelip burayı halledecek merak etme" dedi ve gitti.

Bense onca şeyden sonra öylece Meltem hanıma bakakaldım. Resmen gözümün önünde benim yüzümden öldü. Hayır ya biri benim yüzümden ölmüş olamaz.

Kötü şansmış...















Berfin in son sözleri Samet i delirtti. Ama Samet in son hamlesi de Berfin i delirtti. Şimdi ne olucak dersiniz!?

Berfin benim yüzümden birinin ölmesinş kaldıramam dedi. Ama öldü. Kaldırabilecek mi!?

Samet sevgimi zedeledin derken ciddi miydi!?

Sizi saha fazla bekletmeden atıyım dedim. Nasıl ama son bölümlerde işin içine biraz heyecan katıyorum.

Normalde sıradan bir aşk hikayesi olucaktı. Hatta kafamda kurduğum bir çok birbirlerine aşık olma anları vardı. Ama hiç birini yazmadım. Ve gittikleri aralarını açtım. Burdan nasıl döndürücem yada döndürecek miyim, bilmiyorum. Bende gelişmeleri sizle öğreniyorum. Hadi iyi okumalar😋

Yaşamak İçin Ne Gerekiyorsa OHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin