45. Hazırlık

772 58 31
                                    

Yeni bölümümüze hoşgeldinizz😻

Sizler gibi bende Altay'ın öğrenmesini isteyenlerdenimm. Açıkçası tepkisini bende merak ediyorum diyebilirim shjskskslal

🌼

Beliz ile Altay'ın evinde geçirdiğimiz keyifli saatlerden sonra veda etmesi epey zordu. Saat dört buçuk civarı Sibel'le Beliz dışarıdan birlikte gelmişlerdi. Beraber altı saat geçirmiştik. İki saati filmle geçmişti, geri kalan dört saatte çay eşliğindeki sohbetle. Saat on da artık ufaktan kalkmak için hazırlık yaptım. Ellerimi dizime vurarak başımı kaldırdım. "Ben kalkayım," Tam bu sırada Sibel'e baktığımda onun, Beliz'le aralarında konuşurken güldüğünü görmüştüm. Kalbimin ayaklanıp horon tepmesine az kalmıştı.

"Sibel," Diye seslendim yutkunarak, "Bırakayım seni." Kısa bir an gözleri gözlerimi buldu. "Olur, olur. Kalkayım bende." Oturduğumuz koltuklar çapraz hâldeydi. Aynı anda ayağa kalktığımızda burun buruna geldik. Kendini geri çeken taraf o olmuştu. Usulca başımı öne eğerek önden gitmesi için yol verdim.

Beliz'le Altay da bizi yolcu etmek için kalkmışlardı. Sibel, kapıyı açtığında hemen ayakkabılarına yöneldi. Bende Altay ile Beliz'e döndüm. "Her şey için teşekkürler, dostlar. Sağolun." Altay, eliyle omuzuma vurdu. "Ne demek oğlum. Güzel eğlendik hepimiz." Kolunu Beliz'e atarak göz kırptı. "Her zaman bekleriz," Sibel ayakkabısını giydiğinde bize döndü, "İkinizi de." Diye ekledi.

Beliz, Altay'ın elini okşayarak ona baktı. "Çok eğlenceliydi gerçekten ya," Ardından bakışları Sibel'le beni buldu, "Sık sık toplanalım, lütfen." Sibel eliyle Beliz'e öpücük gönderdi. "Bu sıralar bol bol toplanırız zaten, aşkım." Altay'la ben, bu cümle altında yatan imayı anlayamadığımız için birbirimize bakarak boş bir ifadeyle kafa salladık. "Niye bu sıralar sürekli toplanırız?" Diye, sordu Altay merakla.

Beliz öne atıldı. "Niye olacak canım?" Dedi, gülerek. Elini arka cebine sokarak başını yan tarafa eğdi. "Daha fazla samimi olduk sonuçta." Ellerini birbirine vurdu. "Aman her neyse. Hadi öpüyorum ikinizi de. Tekrar bekliyoruz." Bende kapıdan çıkıp ayakkabılarımı giymiştim. Sibel, çoktan asansörün düğmesine basmış bekliyordu. El sallayarak giderken kapı yavaşça örtüldü.

Sibel'le başbaşa kalabilmiştik. Nihayet.

Asansörün açılmasını bekleyen Sibel'in arkasından sessizce yaklaşarak fısıldadım. "Yük taşıyorlar herhalde." Dediğimde, nefesimi ensesinde hissettiğinden irkilmişti. "Herhalde." Dedi, afallamış görünüyordu. Bir adımla yanına geçtim. Omuzlarımızın birbirine değmesine engel olmamıştım. Asansör geldiğinde ikimizde aynı anda bindik. Sibel, benden uzaklaşarak kollarını göğsünde topladı. Ensesini kaşıyordu ve terlemiş gibi yaparak kendini serinletmeye çalışıyordu.

"Çok havasız," Dedi, elini yelpaze gibi kullanırken, "Sıcak bastı biraz." Elim ceketimin cebine giderken sırıtarak yanına adımladım. "Beni de bastı." Omuz silkerek önüme döndüm. "Ama pek problem değil, çünkü." Sözümü bitirmeden asansör açılmıştı ve çıkmıştık. "Çünkü," Sözümü devam ettirmekte kararlıydım, "Ne de olsa dışarıya çıkıyoruz. Temiz hava alırız."

Binanın içinden çıkıp benim arabamın olduğu yere ilerledik. "İstersen, yani eğer çok sıcak bastıysa sahile falan da gidebiliriz buradan." Boynunu kavramıştı. "Teklifini reddetmek gibi olmasın ama bir an önce eve gitmek istiyorum. Zaten bugün Beliz'le doktora gittik, geldik derken yoruldum aslında." Kendi kendine konuştuğu kısım dikkatimi çekti. "Doktora mı gittiniz Beliz'le?" Alt dudağını ısırdığında bende aynı şeyi yapmak istediğimi düşündüm, sürdüğü parlak ve kırmızı renkli ruju oldukça dikkat çekiciydi. "Doktor mu?" Diye sordu tereddütle.

HAVAALANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin