8. Doğruluk mu? Cesaret mi?

2.1K 104 15
                                    

Oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalarr♡

🌼

Bugün Altay'ın bende kalan montunu vermek için onu kahvaltıya davet ettim, böylece halletmemiz gereken şeyleri de konuşmuş olurduk.

Mutfakta kahvaltı hazırlarken içeriden telefonum çaldı, ellerimi kurulayıp telefonuma bakmaya gittim, Altay arıyordu. "Efendim Altay?"

Sesi biraz gergin gibi çıkıyordu. "Benim arkadaş uğradı bana, ne yapayım ben? Onu da yanımda getirsem sorun olur mu senin için? Geçende halı saha maçında görmüştün ya kumral çocuk, Kutay işte."

Rahatlatıcı bir ses tonuyla, "sorun olmaz tabiki birlikte gelin, bir tabak daha koyarım ben sofraya," dedim.

Altay derin bir oh çekti. "Yani şimdi senin teklifini reddetmek istemedim ama bir yandan arkadaşımın morali bozuktu, bende böyle bir çare buldum," sözü bittiğinde sırıtmıştı, bende öyle.

Telefonu kapadıktan sonra mutfağa geri döndüm ve menemen yapmak için buzdolabından çıkarmış olduğum domateslerin kabuğunu soymaya başladım.

Tam bu sırada kapı çaldı, Altay ve arkadaşı bu kadar çabuk gelmiş olamaz tahminimce, belki de yakınlardayken aramış olabilir beni.

Çok düşünmeden kapıyı açtım, beklenmedik bir misafirdi. Sibel gelmişti. "Hoşgeldin canım arkadaşım." Gerçi o misafir değildi, evin sahibi sayılırdı, benim evim onun evi, onun evi benim evimdi.

Sibel benim neşeli tavrımın aksine üzgün bir tavır sergilemişti. "Hoşbuldum." Hızlıca içeri geçip koltuğa oturdu, bende hemen yanına oturdum. "Sibel'im, bir sorun mu var aşkım?"

Dertli bir hali vardı, bunu her türlü anlayabilirdim. "Evet, var," dedi bıkkın bir ses tonuyla ve konuşmaya devam etti. "Hani geçen sana anlattığım bir çocuk vardı ya," onu doğrulamak amacıyla başımı salladım, "he işte o çocuk bugün bana çok kaba davrandı, ona olan bütün hislerim bir anda yok oluverdi."

Üzüldüğüme dair mimik yaptım ve elimi omuzuna koydum. "Sıkma o tatlı canını, biri gelir biri gider." Aniden kafasını kaldırıp bakışlarını bana dikti. "Senin gibi mi yani?"

Telaşla anlam vermediğim için dediğinin ne anlama geldiğini sordum. "Nasıl yani?" Eliyle beni işaret etti. "Senin gibi işte, Tuna seni aldattıktan hemen sonra evlendin Beliz, demek istiyorum ki Tuna gitti, Altay geldi."

Allak bullak olan kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi dağıttım. Ne alaka ki şimdi bu?

Keşke sahte evliliği arkadaşlarımızdan saklama fikrini kabul etmeseydim, en azından böyle saçma sapan imalara maruz kalmazdım.

Aklıma mutfaktaki domatesler geldi, "Sibel, benim mutfağa dönmem lazım."

Koşarak mutfağa gittim ve domatesleri soyma işlemini bitirdim ardından biberleri doğradım derken hızlı bir şekilde menemeni yapmıştım ve tavayı balkonda hazırlamış olduğum masaya götürmüştüm.

Sibel bu sırada balkonda yerini bildiği küllüğü almış ve sigarasını içiyordu. "Sibel," diyerek onu uyarmak için seslendim fakat beni duymaya hiç niyeti yoktu, elimi sallayarak onun dikkatini çekmeye çalıştım. "Alo Sibel? Burada mısın hayatım? Bahsettiğim misafirler gelecek ya tatlım şimdi sigara içmenin sırası mı?" Gözlerimi belerttim, "ayrıca zararlı da, içmesen olmuyor mu şu zıkkımı?"

HAVAALANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin