☀️ Merdüm-i Zenfira ☀️
Canlarım, ciğerlerim, şekerlerim baklavalarım🥰bayramınız mübarek olsun. Allah sevdiklerinizle nice bayramlar göstersin. Sizleri çok öpüyorum ve çok seviyorum💋
"Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir." (Mâide Sûresi 55)
20.Bölüm
Son söz
Her şey sarpa sarıyordu. Emre Celal Ağa'nın oğlu, Celal Ağa, Zahmer Ağa'nın kardeşi, Devan Alparslan'ın halasının kızı...ben de Allah bilir kimin nesiyim?
Düğün dernek işleri bitmişti. Çoğu misafir gitmişti. Sadece büyük babaanne, Alaprslan'ın halası, diğer amcası ve ailesi kalmıştı.
Herkes toplanmış salonda oturuyordu. Zahmer Ağa ve Şehnaz hanım bir koltukta, Celal Ağa ve Şadiye hanım diğer koltuktaydı. Babaanne ise ağzı yeri süpürürcesine baş koltuktaydı. Yaşlı kadın uyuklar halde oturuyordu. Ben ve Melike alt koltukta bir birime ne zaman kalkacağız diye bakarken içeriye giren Alparslan üstündeki ceketi çıkararak giriyordu. Siyah gömleğindeki düğmeler "Abi bizi çekiştirip koparma"diye yalvarıyordu. Her hareketinde gömleği kasılıyordu.
O sırada arkasında giren Emre'yi gördüm. Alparslan'ın aksine krem rengi pantol ve beyaz gömlekle duruyordu. Ne kadar beyefendi duruyor. Alparslan heran mahkemelik olabilecek haldeydi.
"Şükür geldiniz. Hele oturun ağalar aileler konuşmuyor ama bir soralım"dediğin de ceketi koltuğa bırakan Alparslan hedef olmuştu. Etrafa bakarken oturacak yer olarak sadece yan tarafımda duran tekli koltuk vardı. Oturmaması için ellerimi önümde birleştirip ayaklarımı izliyordum. Takii yan tarafımdaki hareketlilik ile başımj kaldırdım.
Melike ayaklanıp "Enişteciğim sen gel biricik nişanlının yanında otur ben şuraya geçerim...mazallah kurt kapar"deyip gülmüştü. Kurtlar sofrasında başka kim kapacaktı.
O tekli koltuğa geçen Melike hala sırıtırken ona bakan gözlerim lazer gibi kesip biçiyordu. Fakat Devan ve Şehnaz Hanım'ın varlığını var sayarsak en doğrusu buydu. Çünkü tek bir açıkta bizi rezil ederlerdi. Fakat mesafeli kaldım. Yaklaşırsam yanacakmışım gibi hissediyordum. O sebeple doğrulup hafif yana kaydığım da Alparslan gelip oturmuştu. Benim ufacık kaldığım koltuğu doldururken arkasına yaslanıp sessiz ama duyacağım şekilde "Cam yakın istersen az daha uzaklaşıp atla!"dedi.
Uzaklaşmak için tonlarca sebebim var. Sabah gördüğüm şeyleri unutmam için ağır bir tedavi almam gerekiyor. O adamın kırılan parmak sesleri kulağımdayken nasıl yaklaşırım. Alparslan sana evdeki o börekleri tatlı tatlı yiyen adam gibi bakamıyorum. Evimde birini öldürdün, sonra gözlerimin önünde birini...Alparslan sana yaklaşmam için delirmiş olmam gerek.
"Alparslan Ağa, nişanın herkese sürpriz oldu. Amcan olarak buna kızgınım"dedi. Dayı inan ben de kızgınım zira biz nişanlanırken biz de yoktuk.
Sessiz kalmayı yeğleyip önüme bakarken Alparslan sert ve tok bir sesle salonu dolduran sesiyle(herkes duysun diye) "Ne zordur ki verilmiş sözler var"dedi. Devandan mı bahsediyor? Merakla başımı kaldırıp onun çatılmış kaşlarına, keskin gözlerine baktım. Kurşun geçirmez gibiydi. Birisi ters bir şey söylese yakıp kül ederdi.
Celal Ağa gülerek arkasına yaslandığında "Kim sana karşı gelebilmiş ki? Bundan sonra da söz yoktur elbet"dedi. Siz öyle sanın. Şehnaz hanım kuma niyetinde ama anlamadığım şey Alparslan neden diretiyor? Sonuçta sevdiği yok, seveceği de yok, Devan gayet güzel bir kadın...bakarsak hiç bir sorun yok ama Alparslan istemiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️Merdüm-i Zenfira
SpiritualGarip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var