☀️ Merdüm-i Zenfira ☀️
37.Bölüm
Gerçekler
"İnanmıyorum! Gerçekten o dağda kaldın mı?"
İnanılır gibi değil! Onca terörist arasında kalmış! Gülerek ona baktığımda son kez otlu peynire uzandım ve çayımdan bir yudum aldım. Başımı kaldırıp karşıya baktığımda kol dirseğini masanın üstüne dayamış, ellerini birleştirmiş adam yeşilleri güneş ışığıyla bana bakıyordu. Tuhaf bir his veriyor ama bakışları derindi.
Başımı sallayıp "Ne oldu?"dedim. Fakat o gözlerini asla çekmiyordu. Ben birisine bakınca utancımdan gözlerimi oyasım geliyor ama o çok rahattı.
Geriye doğru yaslanıp peçete aldı ve dudaklarını nazikçe silip "Çok garip enerjin var...insanları kendine kolayca çekiyorsun ve etkileyebiliyorsun"dedi. Öyle mi yapıyorum? Etkilemiş olsam masasında beklemeyip gelecek birileri vardı.
Ben de onun gibi arkama yaslandım ve dinlemek için izlerken fincanını alıp bir yudum çayından içip "Alparlsan, benim halamın oğlu oluyor"dediği anda gözlerim açıldı. Nasıl? Bir dakika siz... dünür değil misiniz? Yani sadece? Ama nasıl tanımadı beni?
Gözlerim kocaman yerimde dikleştim ve ona baktığımda derince nefes alarak beni izledi ve "Bana nişanlanıyor dediler. Şaşırdım"deyip bir tebessüm bıraktı ve yeşilleri kısarak "O istediğini alır ama ondan kimse bir şey alamazdı. Bir tek annesi aldı..."dediğinde durdum. Annesi mi? Annesiyle arası hep gergin ve annesi korkuyor. Bu beni de korkutuyordu...
Fırat'ın yüzündeki gülüşü solmuş halde başını çevirdi ve iç çekip "Bir kadını sevdi..."dediği anda kalakaldım. Kimi? Yani hangi kadın? Yoksa o konaktaki kadın mı? Göğsümde hissettiğim atış ile yerimde doğrulduğumda Fırat yeşilliklere bakıp "Bir ağa kızı vardı. Alparslan'ın abisine o kızı istediler ama..."dediğin de tekrar bana dönüp "Ama Zana'nın abisi Naim o kızı istedi"dedi. İsmail abi mi istedi kızı?
Başımı sallayıp devam etmesi için bekledim ve eğilip bir bardak su içerek "İsmail abi mi?"dedim. Merakım artarken Fırat başını sallayıp "Hayır, Alparslan'ın vefat eden bir abisi var. Hatta...."dediğin de derince nefes alıp "Sebebi de aynı kızı iki Ağa'nın sevmesiydi"dedi. Demek bir abisi daha vardı. Ne yani Zana'nın abisi ile Alparslan'ın abisi bir kız için birbirine mi girdi? Ölen kişi de Alparlsan'ın abisi oldu. Peki neden Zana'nın abisi hala dışarda? Alparslan onu nasıl sağ bıraktı?
Fırat birine el kaldırdı. Garson yavaşça geldiğin de ona bakıp "Masayı toplayabilirsiniz. İki kahve biri sade biri orta şekerli"dedi. Aaa orta şekerli içtiğimi nereden biliyor? Bu adamda çok garip şeyler var ve ben çözemiyorum.
Dikkatle izlerken garsonun gidişiyle bana döndü ve "Zana'nın abisi bir şekilde Alparlsan'ın abisini vuruyor ve suçu başkası üstleniyor"dediği anda gözlerim açıldı. İnanmıyorum ama nasıl?
"Alparslan onu sağ bırakmazdı ki!" Diye beynim durmuş halde bakarken başını salladığında "Çünkü o adamın kız kardeşini seviyordu" dedi. Seviyor mu? O adamın kardeşi Zana değil mi? Ama nasıl? Onun abisi o ve...Ahh kafam karma karışık oldum.
"Ama Zana küçük... Ona abisi gibi davranır ve-"dediğim de başını sallayıp "Zana değil, Zana'nın ablası Şirin vardı. Köyün en güzel kızıydı. İyi kalpli, okumayı seven...seni gördüğüm de gözümün önüne gelmişti"dediği sırada olduğum yere ağırlığım çöktü. Zana'nın bir ablası vardı ve Alparslan onu mu seviyordu? Benim gibi miydi?
Zana'yı kaçırdığım gün Melike bir şeyler söylerken Zana "Sevdiği var"demişti. Alparslan onun ablasını seviyordu ve Alparslan da bu kez Zana için çabaladı. O sebeple himayesine aldı, o sebeple kızı gibi sevdi...hepsi ablasına olan sevgisi için miydi? Peki Şirin nerede?
Bütün vücudum boşalmış halde ona bakarken garson kahveleri getirip önümüze bıraktığında eğilip suyu aldım ve yavaşça içtim. Fırat devam edip "Alparslan'ın ailesi Şirin'i istemedi. Abisi ölmüştü bunun daha ötesi yoktu ama işte sevda bu...kimseyi dinlemiyor"dedi.
Yeşil gözleri o günlere dönmüşcesine bakıp "Abisi ölmeden önce okul çıkışlarında görürdü. Şirin için herkesi karşısına aldı fakat abisi öldüğünde ne yapacağını bilemedi. Şirin için yine de bekledi..."dediğin de içim daralıyordu. Birini bu denli sevmiş olmasını düşünmek bile beni kahrediyor. Birini böyle ölümüne sevdin mi? Nasıl yaptın?
Derince nefes aldım. Fırat beni dikkatle süzerek baktı ve "Ama ortada gözü kara bir Şehnaz hanım vardı. Zahmer ağa o adamı öldürmek için her şeyi göze almıştı. Naim bunu bildiği için daha da üstlerine gidip Şirin'i başkasına verecekti. Çünkü bu kez diğer aileyle kan davası olacaktı ve yine birisi ölecekti....ama Alparslan ölümü göze aldı. Şirini kaçırıp getiriyor. Onlar pamuklar üzerinde yürüyordu ama Şehnaz hanım onları dikenli yolları gösterdi. Kardeşi kardeşe kırdırdı..."dedi. Ne oldu?
Allah'ım kalbim ağrıyor! Alparslan sen nasıl katlandın? Sen nasıl katlanabildin?
Gözlerim dolmaya başlarken Fırat iç çekip başını çevirdi ve uzaklara baktı. Yüzünün her miliminde hüzün belli oluryordu. Gözlerini kaldırıp gökyüzüne baktı ve "Zana'nın ailesini aradı ve sadece bir kere...bir kerelik kapımız sonuna kadar açık o kız evimde nefes almayacak dedi"dediğin de gözlerimden yaşlar indi. Bunu yapmış olamazlar...Bu kadar kalpsiz olamazlar!
Boğazıma yumru oturmuş halde nefes almak bile zor gelirken Fırat bana dönüp "O son bir keresinde Naim geldi..."dediğin de yeşillerin parladığını gördüm. Gözleri artık dayanamaz halde ıslanmış parlarken nefes almak hiç acı verici durmamıştı. Başka yöne dönüp baktı ve "Naim kapıya geldi. Alparslan, Şirin için mücadele ederken Naim...Naim son kez geldiği o evde son kez bir kurşun sıktı ve...ve Şirini...öz kardeşini vurdu"dediği anda gözlerimi kapadım. Olamaz! Alparslan'ın önünde vuruldu. Öz kardeşini bir kan uğruna vurdu! Rabbim bu nasıl bir acı bu nasıl bir kafirlik!
Göz yaşlarım dinmiyor, akıyor, göğsüme düşüyor ama bitmiyordu. Alparslan'ın tırnağına zarar gelmesin diye ondan vazgeçtiğim gün için mutluyum. İstemeden de olsa onu kurtarmıştım. Eğer onunla bu yola girseydim o adam.. o adam bile isteye celladımız olacaktı. O bizi mahvedecekti....
"Şirin o kapının önünde Alparslan'ın kollarında öldü"
Boş hayaller miydi sevmek? Yalan dünyanın gerçeği bu sevgi miydi? Biri ölüme gönderip peşinden ağlamak mıydı? Tarifsiz bir acıyı yaşamıştı. Önce abisi, sonra sevdiği kadını bir bir hayatında uğurlamış ve ben neden acımasız diyordum.
O gün Naim'e vururken gözü kararmıştı. Bir dakika olsun bırakmıyor ve bütün hıncını ondan çıkarırcasına vururken korkmuştum. Hele eve gelen adam...gözlerimi sıkıca kapayıp açtığımda Fırat tebessüm edip yeşilleri bana dikti ve "Alparslan sana baktıkça Şirin'i gördü. Sen Zana'ya abla oldun. Hele Zana için yaptıklarından sonra buna kendin imza attın. O sebeple nişandan kaçmak senin seçimindi ama Zana'ya verdiğin değer ile onun çabalaması tamamen Şirin'e verdiği söz içindi. Zana'ya bakacağına söz verdi. İsmail abi ile evlenmesine o sebeple izin vermedi ve kendini öne attı"dediği anda gözlerim onda kaldı.
Öyle mi? Aylarca kapıma gelişi, aylarca gülüşü, aylarca beni delirten bakışı Şirin'e verdiği söz için miydi? Fırat bu benim canımı çok yakar! Onun için ondan vazgeçtim ve sen şimdi gelip onca senenin göz yaşı boşa mıydı diyorsun?
Bütün bedenim kendini bırakmış haldeydi. İşte kanadım şimdi kırılmıştı. Ben hayatındayken tamamen Şirin için miydi? Allah'ım bu nasıl bir iştir? Ben kafayı yiyeceğim! Her şey o kız için miydi? Her şey o kadın için miydi? Hayır bu kadar olamazsın Alparslan bunu yapamazsın!
Ağlamamak için kendimi zor tutarken ayağa kalktım ve çantamı alıp "Ben artık gitmek istiyorum...bu şehirde nefes alamıyorum. Fırat...ben gitmek zorundayım yoksa...yoksa bir daha kendimi toparlayamam. Fırat ben aklımı kaybedeceğim!"dediğim de başını sallayıp ayağa kalktı ve arabasının anahtarını alıp "Biliyorum sıkıldın ama yarına dönebilirim. Oteli aradım ve üç kişilik yer ayırdım"dedi. O evde bir dakika daha duramam.
Sadece başımı salladım ve yola koyulduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️Merdüm-i Zenfira
SpiritualGarip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var