☀️ Merdüm-i Zenfira ☀️
Hiç şüphesiz biz o kitâbı, düşünüp anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
34.Bölüm
Aşağılanmak
Birden karşımda Şehnaz hanımı gördüm. Bütün bedenim ellerinde titriyordu. Korkuyorum, titriyorum ve şu an mahvoluyordum.
Gözlerimden inen yaşları gören kadın sinirle bana bakıp "Sen ne yüzle geldin? Sen ne demeye çıktın deliğinden?"diye bana küfür edercesine konuşuyordu. Fakat tek olan şey ağlamaktı. Kendimi çekemiyordum. Elinde duran kolumu sıkıyordu ama acısını hissetmiyordum.
Beni itip "Aileni rezil ettin, bizi rezil ettin şimdi ne demeye geldin? Alparslandan uzak dur yoksa bu kez değil kıyamet kopsa iki elim yakanda olur duydun mu?"diye kolumu sıkıyordu. Delirmişcesine açılan gözleri ile üzerime geldiğinde birden kolumdaki eli gevşemiş o sürmeli gözleri arkama dönmüştü. Başımı eğmiştim. Ben en kötüsünü de hakediyordum. Şehnaz hanım baştan biliyordu ama hiç kimse duymadı, tek isteğim aileme zarar gelmemesiydi ama....ama onlara en büyük zararı yine ben vurmuştum. Haberim yoktu.
"Şehnaz hanım hayırdır masamızı şereflendirmişsiniz"
Fırat Komutan yanımda durup koluma bakıyordu. Ellerim önümde sessiz sedasız bir suçlu gibi bakarken Şehnaz hanım hışımla "Kendinize denk arkadaş bulamamışsınız da ona şaşkınım!"dedi. Her kelimesi tokat gibi yüzüme iniyordu. Haklıydı. Hem de en çok o haklıydı. Sesim bile çıkmazken Fırat Komutan başını sallayıp "Kıymet bilmeyenler utansın Şehnaz Hanım! Dostun denk olsaydı ne gerek vardı bunca yokluğa,bunca varlığa. Herkes denk olurdu,herkes dost olurdu...ne gerek vardı o zaman dağlarda elimizi kana bulamaya...değil mi?"dedi.
Beni savunan herkes yanıyordu. Uzak durmak en doğrusu olacaktı. Fırat komutan susturmuştu ama haklılığı aşikar.
Şehnaz hanım yanımızdan ayrılmıştı. O sırada Zana yanıma geldiğinde hızla gözlerimi silip "Zana! Tatlım oturamadım seninle"demiştim ama onun boncuk gözleri yüzümde asılı kalmıştı. Üzmek istemiyordum ama elimden bir şey de gelmiyordu. Kendimi gülmeye zorlayıp elini tuttum ve "Endişelenme...senden sonra çok şey değişti..."diyebildim. Ama ben delirdim diyemedim.
Derince nefes alıp ona bakarken üzgün gözleri yüzümü gezindi. Ellerini uzatıp yamağımdaki ıslaklığa dokunup "Öğretmenim...size ne oldu? Sanki benim öğretmenim gitmiş yerine güçsüz biri gelmiş..."dediğinde sıktığım dişim bile dayanamıyordu. Ben artık güçsüz,aciz,ucube bir varlığım. Tek sebebi ise beni istemeyen adamı isteyerek bırakmaktı.
Ellerini tutup yanağımdan indirdim ve "Konuşacak vaktimiz olur...sen de istersen bizimle gel ha ne dersin?"dedim. Fakat arkasına dönen Zana ile ben de o tarafa dönmüştüm. Alparslan yerine oturmuş karşıya bakıyordu. Yüzündeki gerginlik uzaktan bile belli oluyordu. Sanırım Zana ile olmam onu rahatsız ediyor. Umarım ona kızmaz.
Yine durmayıp Zana'nın omuzunu sıvazlayıp "Ya da sonra görüşürüz. İstediğin zaman gel olur mu?"diyebildim. Güçlü kalmak için delicesine çaba içerisine girmiştim. Yine de gözlerimi alamayıp ona döndüm. Kara gözleri keskin bir şekilde karşıya bakıyordu. Şehnaz hanım ve onun sözlüsü ortalarda yoktu. Bir saniye baksa, gözlerim buluşsa, onca senenin ağrısına ilaç olsa ne olur? O kızı üzmüş mü olur?
"Öğretmenim, sen...sen Alparslan abi mi çok mu sevdin?"
Duyduğum sesle aniden döndüm. Sevmek mi? Ben mi? Ben...ben....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️Merdüm-i Zenfira
SpiritualGarip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var