☀️ Merdüm-i Zenfira ☀️
43.Bölüm
Gerçekler mi?
Hayır, Alparslan bu çok yanlış olmaz!
Bir şey demeyip sadece başımı eğdim. Acaba Fırat nerede ve ne yapıyor? Allah'ım ne olur başına bir şey gelmiş olmasın. Nasıl aldılar ne oldu hiç bir şey bilmiyorum, hatırlamıyorum. Ya bir şey yaptılarsa ve ben görmediysem?
İç çektiğim de "Hadi!"sesini duydum. Herkes etrafı koloçan ederek gidiyordu. Bir araç yoktu ama gayet gizlenerek gidiyorlardı. Hep birlikte aşağıda kapalı alanda bulunan mağaraya doğru ilerliyorduk. Hemen yanımda duran Alparslan, sendeleyerek gelen Kutay ve kalan bir kaç kişi daha yürüyorduk.
Sessiz sedasız gittiğim yolda Alparslan yavaşça dönüp "Fırat için ayrı bir tim çıktı"dedi. O timin başında sen olmalıydın. O senin kuzenin ve ailenin üyesi...Ahh Alparlsan ah neden bunu bize yapıyorsun? Şirin olarak gördün beni, sonra kalkıp evlendin ama şimdi...o kara gözleri benden almıyorsun.
Seni sevmiyorum diyen adamın bakışlar
Çıldıracağım!
Başımı sallayıp "Onun yanına sen gitmeliydin"dedim. Naim'in amacı Zana ile değil tokuş yapmaktı, beni zaten öldürmezdi ama...ama Fırat bir asker ve öldürmemelerine imkân yok.
Bana yavaşça dönen Alparslan durdu ve kahveleşmiş gözlerini üzerinde gezdirip "Fırat, bir asker ama sen değilsin. O bu durumlar için eğitim aldı ama sen almadın"dedi. Tek başıma kaçmaya kalkıştım sanırım asıl mesleğimi buldum...oyunculuk!
Bakışlarına bakın Allah'ım böyle ölüp bitesim, eriyip gidesim var. Masum duran yüzünün sert ve erkeksi duruşu da vardı. Herkesin hayallerinin ötesindeydi ama...ama Rojin'inin yaşadığı şeydi. Bana da o denli haramdı. Azelya uzak dur! Uzak dur!
Kendime gelmek ve onu da kendine getirmek için yavaşça başımı çevirip "Olsun sonuçta ben seni bırakıp gitmiş biriyim...önceliğin akraban olmalıydı"dedim. Sesimi duyması gerek gibi seslice söyledim ve yürümeye başladım. Herkesin arasında ilerliyordum. Sessiz sedasız ve sadece onun ayak sesini dinleyerek gidiyordum. Arkamdaydı. Bir dağ gibi arkamda ayak sesleriyle kendini belli ediyordu.
"Komutanım biz nöbetteyiz"diye kendi aralarında bir anlaşma yapan grup ile Alparlsan başını salladı. Kutay, ben, Alparslan ve bir kaç kişi daha bizimle mağaraya doğru yürümeye başlamıştı. Çıkıntı, iki ayrığı olan buz gibi esintisi ile içeriye doğru gidiyorduk. Herkes kendini bir yere atarken üsündeki siyah yeleği çıkarmaya başlayan Alparslan yavaşça yere serip bana baktı. Allah'ım sen sabır ver ben hiç iyi değilim.
Sessizce gidip yeleğinin üstüne oturdum. O sırada yavaşça eğilip diğer yanıma oturan Alparslan elini kaldırıp koruyucu kaskını başından çıkardı ve dağılmış saçlarını eliyle karıştırdı. Film izler gibi onu izlerken kaskı bir kenarıya bırakıp ellerindeki eldivenin cırt cırtını açıp yavaşça çıkardı. O an gözümün önünde nal gibi duran alyansta kaldım. Yüzüğü vardı. Parmağında alyansı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️Merdüm-i Zenfira
SpiritualGarip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var