🚨46. Merdüm-i Zenfira, Hastane

173 32 19
                                    

🌝🌞Merdüm-i Zenfira 🌝

46.Bölüm

Hastane

Herkes sus pustu. Herkese evleneceğiz dedim ve yola koyuldum. Öf tamam ya anladık şok geçirdiniz ama yani garanti olsun diye yaptım. Aman sizde bu kafa varken her şeyi yaparsınız!

Alparslan uyanmış odanın içinde duranlara sessizlik içinde bakarken yavaşça o gözleri ben de kaldı. Tek kaşı havalanmış halde bana ne olduğunu sorarken sırıtıp göz kırptım. Ben biraz senin sülaleyi suladımda ondan yeni gelin gibi süzüldüler.

"Ee oğlum Fırattan haber var mı?'diyen Celal amca ile hepimiz Gökmen'e döndük. Bir kenarda oturuyordu. Eğilip onu izlerken aklıma soracağım sorular, nedenler ve nasıllar geliyordu. Ah Fırat ah! Ne yaptın sen ne?

"Tim bulunduğu bölgede ve en yakın zamanda gelecek...muhtemelen düğüne yetişir"dediğin de maviş gözlerini bana çevirdi. Sen de gel üstüme! Ona gözlerimi pörtletir halde bakarken Alparslan yerinde doğrulup "Ne düğünü?"dedi. Adam daha yeni ameliyattan kalktı ya! Offf! Resmen kendi kendime gelin güvey oldum.

Yutkunup yavaşça ayağa kalktım ve "Alparslan yeni ameliyat oldu bunun farkındayız değil mi? Evet ma aile bilinçlendiysek kalkabiliriz artık"dedim ve kalkmaları için beklerken Gökmen sırıtıp "Sizin düğün komutanım...Azelya hocam dışarda herkese evleneceğiniz den bahsetti"dedi. Gökmen seni elimden kimse alamaz duydun mu?

Yüzüm ısınmaya başlamıştı. Kaşlarım çatıtmış başımı çevirdiğim de sırıtan ifadesi ile bana bakıyordu. Melike al şu kocan olacak salağı elimden kaza çıkacak! Resmen Adama evlenme baskısı yaptım. Arkamda kalmış sessiz sedasız adam sadece soluk alıp verirken başımı eğdim. Salaksın Azelya salak! Herkesin içinde açıkladın!

Yutkunup önüme baktığımda "Evet o mesele de var"dediğin de yataktan gelen sesle arkamı döndüm. Yerinde doğrulup sırtını yatağın başlığına dayadı ve "Kız istemeye gideceğiz. Gelmek istemeyen her kim varsa şimdiden çıkabilir!"dedi. Aha beni mi istemeye geliyorlar. Nasıl ya?

Şaşkınca ona bakarken gözler Şehnaz hanımdaydı. Fakat yerinde kalkmadı. Hayret nasıl bu fırsatı değerlendirmedi? Dikkatle bakarken Alparslan başını sallayıp "Güzel herkes tamamsa Fırat dönünce hep birlikte Azelya'yı istemeye gidiyoruz"dedi. Aha beni istemeye gideceğiz! E babam bunu duyarsa kalpten gider.

Durup sadece Alparslan'a bakarken Zahmer Ağa, Dilruba gayet memnun halde gülümseyerek onaylerken Celal Ağa eli belinre durup "Zaten geç kaldık. Şimdi sorun çıkaracak olan varsa karşısına çıkarım"dediğinde başını eğdi ve Şehnaz hanıma baktı. Herkes Şehnaz hanıma oynuyor ama sorun sadece o mu? Babamın ne diyeceğinden habersiz!

"Neyse onlar hallolur hele bir Fırat gelsin, sonra bu çocukları yoluna koyacağız"dedi. Fırat yok ortada ve herkes artık endişelenmeye başlamıştı. Soracak sorularım, konuşacak konularım vardı ama o yoktu.

İç çekip onları dinlerken Celal amca yavaşça başını sallayıp "Haydi yemek gelmiştir, gidip yiyelim. Alparslan oğlum sana da çorba yaptırdım"dedi. Hepimizi korkutmuş olması da cabasıydı. Zahmer Ağa perişan haldeydi. Daha doğrusu bütün aile kötüydü. Utanmadan kolum kırıldı diye ölüm fermanımı imzalayacaktım.

Onlara bakarken Celal Ağa bana dönüp "Kızm sana da et, kemik suyu yaptırdım oturup için emi, bak kolun tutması için içmen lazım"dedi. Haklı. Komşumuz geçirdiği kazada sadece et ve kemik suyu içmişti. Adamın hiç bir sıkıntısı olmadı.

Başımı sallayıp onayladığımda yavaşça ayaklanan insanlar ufak ufak kapıya doğru gidiyordu. Şehnaz hanım oturduğu yerde oğluna bakakalmıştı. Gözleri sadece oğlunda kalmıştı. Sanırım ben de çıksam iyi olacak. Onlara bakıp endişenin sardığı bedenimi çevirdim ve Alparslan'a bakıp "Ben bir lavaboya gideyim"dedim.

Alparslan yorgundu. O gözler fazlasıyla yorgun, bedeni halsizdi. Ona belli etmemeye çalışarak gülümsedim ve odanın çıkışa doğru yürümeye başladım. Dilruba arkasına bakıp abisi ve annesini yalnız bıraktı ve benimle çıktı. Sağlam olan koluma girip "Şükür bu da halloldu hadi gidip yemeğe oturalım"dedi. Yemek...ah midem bile almaz haldeydi. Ayaklarım yavaşça durdu ve "Dilruba gerçekten şu an canım istemiyor"dediğim de bana bakan gözlerini devirip "He gülüm he! Bak sen mi yoksa abim mi diye düşününce aklım sana daha çok kayıyor ama canım yengem, abim şu an senden daha hasta ve ona bakman gerekiyor"dedi. Yenge mi? Ben...ben bu ailenin gelini olacağım değil mi? Ayh resmen kafama taş yeni yeni düşmeye başladı.

Şaşkınca bakarken silkelenip "Tamam ama canım müstakbel görümcem şu an abinle hala evlenmedim...hem babamın ne diyeceği bile belli değil"dediğim de sırıtıp koluma tekrar girip yürüyerek "Bence bu ara bir memlekete uğramalısın. Abim bu sabırsızlıkla kolundaki bandajla seninle evlenir haberin olsun"dedi.

Ahh içerde evleneceğini söylediğinde kalbim çıktı. Gerçekten beni hala seviyor ve benim kalbim de onun aşkıyla yanıp duruyor. Dilruba sadece abin değil ben şu an gidip hoca bulup gelirsem şaşırmayın. Artık bir arıza daha kaldıracak halim kalmadı.

"Şunun sırıtışa bak ya!"

Ne?

Başımı çevirdiğim de Melike bana gülüyordu. Ne oldu? Kim sırıtıyor? Anlamamış halde bakarken birden siyah takımlı bir adam elinde tepsiyle gelip "Ağamın yemeğidir"dedi. Bir tepsi dolusu yemek ve çorba vardı. Dilruba elinden alacakken kapı açılmış içeriden Şehnaz hanım çıkmıştı. Hepimiz onu izliyorduk.

Şehnaz hanım o burnu düşse almaz egolu tavırlarını yakınmış başı dik halde herkese baktı ve o sürmeli gözleri yavaşça bana çevirdi. Yorgundu. Oğlunun bu haline fazlasıyla üzülmüş, perişan olmuştu. Sürmeli korkunç gözler yumuşayan bir şeker gibi yumuşadığında yutkundu ve yanımızdan geçip yürümeye başladı. Halsiz ve yorgun halde yürümeye başlamıştı. Keşke en başta o başını eğseydin bunlar olmasaydı. Seni affetmem çok zaman alacak Şehnaz hanım.

Gökmen elinde çaylarla geldiğinde Melike yavaşça kapıyı açıp hem yemeği hem de çayları masaya doğru götürüyordu. Koridorda Şehnaz hanımın arkasında bakarken Dilruba kolumu tutup "Birbirinize zaman verin"dedi. Öyle olacak sanırım.

Açık kapıdan içeriye girdiğim de Alparslan yaslandığı yerde model gibi otururken sanki vurulan ben gibi perişan perişan geziyordum. O koyular nasıl da hitap düşmüş. Dilruba önüne masa çekip yemekleri bırakırken kolumun kırık oluşu beni huzursuz ediyordu.

Gidip yavaşça sandalyeye oturdum ve "Melike akşam kıyafet almaya çıkalım mı?"dedim. Baksanıza namaz elbisesiyle etrafta geziyorum. Ah Azelya az kala kefen giyecektin, namaz kıyafetine mi takıldın?

Melike bana bakarken birden gözleri yana kaydı. Ne oldu? Ben de onunla yan tarafa baktığımda beni izleyen bir adet Alparslan'ı görüyordüm. Niye böyle bakıyor?

Başımı iki yana salladığımda bana göz devirip "Ya şimdi bensiz adım atmayacağız habersiz ya ondan öyle diyor"dedi. Ne? Ne demek bensiz adım atamaz.....derken?

Anlamamış halde bakarken bana doğru döndü. Ne yani yapışık ikiz mi olacağız? Tamam Zor yoldan geçtik ama hani ikimizde ayrı insanız ya ondan şey ettim. Kaşlarım havalanmış bakarken kısılan gözlerle gülümseyip "Yanımda ayrılınca olanları gördük, artık tek bir adımını bile bensiz atamazsın"dedi. Peki ne yapacağız? Evlenene kadar yan yana mı olacağız? O halde hemen evlenmemiz gerek!

"Ahahah sanırım Azelya'ya memleket yolu göründü"dedi.

Peki babam ne olacak?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

☀️Merdüm-i Zenfira Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin