☀️ Merdüm-i Zenfira ☀️
41. Bölüm
Mağara arası
"Hayır hayır al bunu buradan al!"
Çığlıklar atarken bana gülerek mağaradan çıkan Naim ve fare kafesiyle gelen adam hepsini tek tek çıkarıp içeriye bırakıyordu. Olamaz bir sürü...bir sürü fare var! Allah'ım yardım et rabbim yardım et bana!
"Alın bunları! Fırat!!!! Fırat yardım et nolur Fırat!" Kendimi geriye çektiğimde 20 tane fare bir mağaranın içindeydi. Gözlerimde yaşlar inmeye başladığında tamamen duvara yapmıştım. O an yanımda kıpırtı ile döndüğüm de akrep vardı. Akrep!
Bütün korku bedenimi sararken çığlıklar içinde koşup demirlere giderken bacağıma yapışan fareyle daha fazla duramamıştım. Gözlerim kaymaya başlarken başımın ağrısıyla elimi başıma attım. Sızlıyordu. Demirlere yaslanıp sıkı sıkı tutunmaya çalışıyordum ama ne faydası vardı. Gözlerim kayarken olduğum yere çöktüm ve yardım istedim. Rabbim bana yardım et ben ne yapacağım? Alparslan Zana'yı asla vermez. Şirin onun göz bebeği ve...ve bunu yapmaz!
Yapmaz!
Gözlerimden inen yaşlarla daha fazla dayanamadım ve bağıra bağıra ağlamaya başlamıştım. Ciğerim çıkarcasına bağırıyordum. Üstüme gelen fareler, duvarda duran akrepler bile halime acır gibi durmuştu. Delicesine ağlıyordum.
Ağlamayacağım dedim! Üzülmeyeceğim dedim! Yeni sayfa dedim ama hep başa sarıyorun. Her seferinde ben yine ve yine başa sarıp kendimi o noktada buluyorum. Her defasında Alparslan'a mecbur kalıyorum! Rabbim yardım et!
Nefes alamıyorum!
"Bunlar niye duruyo la?"
Arkamda konuşanlara yavaşça döndüğüm de olduğum yerde çökmüş boş boş bakıyordum. Gözlerimi yavaşça çevirip karşıya baktığımda bir köşeye geçmiş sağa sola gidip duran fareleri gördüm.
Derince nefesler alarak gözlerimi sildiğim de buğusu ortada kalkan yerde fareler örümcekleri yiyorlardı. Korkuyla yutkunup izlerken birden arkamdaki adam zincire uzanıp "Haydi kalk!"dedi. Nereye? Onlara dikkatle izliyordum. Zinciri çekip kapıyı açtı ve arkama geçip sıkıca ellerimi tuttuğunda derince nefes aldım.
Diğer adamda arka tarafa gidip fareleri alıyordu. O an bir cesaret gelmişti. Kanım tersine akıyor gibiydi. Kalbim hızlanmış yüzüm yavaş yavaş kızarmaya başlıyordu. Hadi Azelya hadi!
Sıkıntılı bir nefes verdiğim de elimi hızla açıp bağlamasına müsade etmeden o adama döndüm ve ekimi uzatıp gözüne parmağımı soktum. Bağırtısı kulaklarımı dolduruyordu ama durmayıp tekme attım ve hızla çıkıp kapıyı çekip titreyen ellerime lanetler ederek eğildim ve zinciri aldım. Diğer adam şaşkınlık içerisinde kapıya doğru koşarken durmayıp ellerimi çektim ve o arkaya düştüm. Ahhh elim!
Sızlayan elime kaynar su dönülmüş gibi ağrımaya başlamıştı ama durmayıp ayağa kalktım. O an bağırmaya başlayan adam bir şeyler söylüyordu. Anlamadığım dilde bağıra çağıra birilerine haber yollarken ayağa kalkıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Elimi kırdım sanırım çok ağrıyor! Ahh!
Derince nefesler alıp hızlanıyordum. O sırada gelen seslerle durdum. Geliyorlar...ben ne yapacağım?
Korkulu halde bakıyordum. Nefesim kesiliyordu. Yerde duran çuvalların arasına doğru girip başımdan yukarıya siyah örtüyü çektim. Nefesimi dahi tutmuştum. Titrememe engel olmaya çabalıyordum ama korkuyordum. Ben nasıl geldim, Fırat nerede, sorular kafamda delicesine dönüp dururken koşan adamlar, bağırma sesleri içeriye koşanlar çıkanlar duyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️Merdüm-i Zenfira
SpiritualGarip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var