Kate'in Bakış Açısı:
"Neden burada bir orman var?" Soruyorum.
"Muhtemelen burası bir ada olduğu için" diyor Jane.
"Tersine yürüyemez miyiz?" Endişeleniyorum.
"Böceklerden bu kadar mı korkuyorsun?" Diyor.
"Belki" diyorum bir böceği görüp çığlık atarken.
Jane, "Henüz ormana bile girmedik" diye dalga geçti.
"Tam tersi" diye yalvarıyorum.
"İstersen seni alıp sırtımda taşıyabilirim" diyor Jane.
Ormana girerken "Yürüyebilme yeteneğim mükemmel" diyorum.
"Bir dakika önce bu güven neredeydi?" Ben surat asarken soruyor.
Jane'in "Sana bir şey göstermem lazım. Bu adayı satın almamın gerçek nedeni bu" demesi beni meraklandırdı.
Meraktan dolayı ormana inatçı bir şekilde giriyorum. Jane pek çok şeyle pek ilgilenmiyor gibi görünüyor, bu yüzden bu adaya olan ilgisini neyin zirveye çıkardığını merak ediyorum. Çeşitli ağaçlardan oluşan bir kerpiç görüyorum, hepsi çok sağlıklı görünüyordu, bu adanın bakımlı olduğunu söyleyebilirim, bilinmeyene doğru yürürken uzun karanlık ağaçlar bizi gölgeliyor, sonra dağların tepesinde uzun bir ağaç fark ettim, hiç de öyle görünmüyordu. Tepedeki evden o kadar uzakta, tepedeki evden kastım Jane'in dağdaki evini kastederken yürümeye başlıyoruz.
Zemin her an çökecekmiş gibi yumuşak, nemli ve ıslaktı. Bir yağmur ormanı? Eğer durum böyleyse, o zaman onların da bu ekosistemde yaşayan çeşitli hayvanlar olması gerekir. Hayvanları her zaman sevdim. Burada birini görmek beni mutlu eder.
"Hey Jane. Bunun bir yağmur ormanı olduğunun farkındayım. Burada hiç hayvan var mı?" Soruyorum.
"Evet aslında diğer şeylerin yanı sıra anakondalar, vulkanlar ve akrepler de var" diyor Jane.
"Beni öldürmeyecek hayvan var mı?" Soruyorum.
Ben gülümserken, "Burada sincaplar, maymunlar, geyikler ve çok daha fazla yaban hayatı var" diyor.
"Şimdi heyecanlandım. Artık başlamalıydın" diyorum.
"Seninle fark ettiğim bir şey var, her şeydeki güzelliği görüyorsun, arabada olabilirdik, gökyüzüne bakıyorduk, teknedeydik denize ve uçan kuşlara bakıyordun " diyor Jane.
"Haklısın. Her şeyde güzelliği bulunca hayat daha anlamlı oluyor" diyorum.
Ağaçta daldan dala atlayan bir sincabı fark ettiğimde Jane, "O zaman bu orman senin cennetin olacak" diyor.
"Burası çok güzel" diyorum.
Jane "Neredeyse ormanın ortasına geldik" diyor.
"Bu ormanın adı ne?" Soruyorum.
Yürümeye devam ederken "Bir adı yok. Bilinmeyen bir orman" diyor.
"O zaman neden adını vermiyorsun?" Soruyorum.
"Bunu size bırakıyorum, ortasına geldik, şimdi gözlerinizi kapatın" diyor Jane.
"Kapatmak mı? Neden?" Soruyorum.
"Dediğimi yapın Bayan Williams" Gülümsedi Jane. Daha sonra gözlerimi kapatıyorum.
"Duyularınızı kullanın" diyor.
"Duygularım, hislerim?" Soruyorum.
"Evet. Şimdi zihninizi boşaltın ve rahatlayın" diyor.
Ne hakkında konuşuyor? Daha sonra bu sesi duyduğumda derin bir nefes aldım. Ormanın sesi, korkunç ama güzel bir melodiyle uğuldayan rüzgar, çığlık atan çeşitli hayvan sesleri, ağaçların yapraklarına çarpan rüzgarın sesi. Bir yerden su akıyor. Ayak sesleri yere çarptı. Ormanın kalbindeydim. Her şeyi duyabiliyorum. Gözlerimi açtığımda içten içe gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Connor'ın Elli Tonu [GirlxGirl]
Teen FictionÇEVİRİDİR : ASIL YAZAR : @Inori_Yuzuriha_ Grinin Elli Tonu'ndan uyarlanan hikaye bu. Adından da anlaşılacağı gibi kitabın eşcinsel versiyonu olacak, hikaye bazı noktalarda değişebilir. Jane Connor, Christian Gray rolünü oynayacak ve Kate Williams da...