4. BÖLÜM: UYKU

59 4 0
                                    


Vanert'in koltuğumu almak için bana savaş açtığını öğrenmiştim ve artık oyunumu daha sert oynayacaktım.

Vanert karşısındaki adamı dinledikten sonra telefonu kapattı ve ben de hızlıca arabaya geçtim. Şu an midemi düşünecek durumda değildim, hemen planıma birkaç ek yapmam gerekiyordu. Ben planımı tasarlarken Vanert arabaya geldi ve sürücü koltuğuna geçti.

Elinde bir poşet vardı ve oturduktan sonra poşeti karıştırıp bir sandviç çıkardı, sandviçi bana doğru uzatıp "Bir şeyler yemen lazım, miden boş olduğu için daha kötü olacaksın" dedi. Bir an yemek için tereddüt ettim. İçine bir şey koymuş olabilirdi ve koltuğumda gözü olan birine güvenemezdim.

"Beni neden düşünüyorsun?" diye bir soru yönelttim. Biraz düşündü ve sonra "Ortak olup plan yapacaktık unuttun mu? Haini bulana kadar güçlü olman gerekiyor." dedi, cevabı beni hiç tatmin etmedi ve diretmeye karar verdim.

"Niye? Haini tek başına bulamaz mısın? Yoksa sandığım kadar güçlü değil misin?" Amacım onu sinirlendirmekti çünkü sinirliyken insan beynini daha az kullanır ve daha fazla hata yapardı ama yüzünde sinir yerine memnuniyet gördüm.

"Demek sonunda gücümü kabul ettin, seni her gün sarhoş görmek istiyorum. Böyle daha az gıcıksın." diyerek sırıtmaya başladı ve "Bana gelen sendin, benden yardım isteyen sendin. Şimdi işi olduğu gibi bana mı vermek istiyorsun?" diye bana bir soru yöneltti. Aslında güzel ve mantıklı bir soru sormuştu ve benim yerimde başka biri olsa bu soruya cevap veremezdi.

Hazırcevap biri olduğum için sorusunu fazla düşünmeden "İstesem sana emir vererek yine işi sana verirdim, benim amacım işi sana vermek değil ayrıca sorumu başka yerlere çekme. Bu gece bana yardım etmenin sebebi bu olamaz, bana gerçeği söyle." diyerek savuşturdum ve konuyu istediğim tarafa çekmeyi başardım. Ben elindeki sandviçi alıp yerken bana ters ters baktı ve dudaklarını araladı.

"Amacın ne bilmiyorum, belli ki sarhoş da olsan kafanda bin tilki var. O tilkilere söyle bu gece rahat dursun, yoksa ben onları yok etmenin bir yolunu bulurum." dedi ve cevap vermemi beklemeden arabayı çalıştırdı.

İkimiz de hiç konuşmuyorduk. O arabayı kullanırken ben de camdan etrafı seyrediyordum. Etraf ağaçlar ile doluydu ve fazlasıyla ürkütücüydü, yolculuk sırasında uyumak istiyordum ama her an vahşi bir hayvanın önümüze çıkmasından korkuyordum. Şu an şehrin dışında dağlık bir yere gidiyorduk ve artık sokak lambaları olmadığı için bize dolunay ışık sağlıyordu.

Bir an etrafa bakan gözlerimi saate kaydırdım, saat gece üç olmuştu. Şimdi neden bu kadar uykulu olduğumu daha iyi anlamıştım. Evime gitseydim büyük olasılıkla şu an dördüncü rüyamı görüyor olacaktım ama evdeki güvenlik sistemini Vanert görmesin diye eve gitmek yerine örgüte ait olan ve çok kullanılmayan dağ evine gitme kararı aldım. Birkaç saat uyuyup evime gidecektim ve bu sayede Vanert yanımda olmamış olacaktı.

Gözlerim bana ihanet ederek kapanmaya başladığında ne kadar yolumuz olduğunu sormaya karar verdim.

"Vanert."

"Efendim"

"Efendinim tabii." diyerek gülmeye başladım.

"Dalga geçmeyi bırak da söyleyeceğini söyle." Bu adamın ciddiyeti beni öldürecekti, şakadan hiç anlamıyordu.

"Of tamam sen de hiç eğlenceli değilsin, sadece ne kadar yolumuzun kaldığını soracaktım." dedim, Vanert çok az düşündükten sonra "Yaklaşık bir saat" dedi.

VANAÇ VE VANERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin