10. BÖLÜM: TALYA

40 3 0
                                    

9 Saat Önce

Talya

Önümde tam on beş tane adam duruyordu, hepsi ağzı yüzü dağılmış şekilde sandalyeye bağlıydı ve sağlam bir dayak yedikleri belliydi. Onları döven kişi işi biliyordu ve bu kişiden korkulurdu.

Evet, o kişi bendim ve karşımda duran bu adamlar da halkın olmayan parasını gasbeden siyasilere destek veren bir grup yandaştı. Bu yandaşlar siyasilerin çeşitli usulsüzlüklerine yardım eden ve karşılığında para alan, bu nedenle de kayırılan kişilerdi.

Bu kişilerin kendileri, olmayan onurları ve beş para etmez canları satılıktı. Bu yüzden o beş para etmez canları için dünyadaki oksijenin azalmasına gerek yoktu. Bugün buradan sağ çıkacak tek kişi bendim ve onları öldürmeden önce biraz stres atıyordum.

"Bizi bırakın, biz kimseye bir kötülük yapmadık." Kimseye kötülük yapmadık dediği için sinirlendim ve suratına bir yumruk çaktım.

"Yalancı, siyasiler ile bir olup halkın parasına konmak kötülük değil mi?" Bir yumruk daha çaktım ve cebimden bir kadının fotoğrafını çıkarıp gösterdim. Adam doğrulduğu an fotoğrafı gördü ve donakaldı. Yüzünde korku vardı ama benim durmaya hiç niyetim yoktu.

"Şu an resmini gördüğün için korkmana sebep olan kadını öldürmen de mi kötülük değil" Bir yumruk daha attım. "Peki ya kadını, çocuklarının gözü önünde öldürmen kötülük değil mi?" Bir daha yumruk attım, bir daha, bir daha...

Adam bayılana kadar bir bir yumruklarımı yüzüne indirdim. Sonunda bayıldığında ise onu kadını öldürdüğü gibi öldürmeye karar verdim, bu herif bir karmayı hak ediyordu.

Bir kova soğuk su aldım ve adama doğru fırlattım, adam suyun etkisiyle ayılırken elime en keskininden bir bıçak aldım ve ilk olarak adamın sol böbreğinin olduğu yere sapladım. Karşımdaki pislik acı içinde inledi.

"O kadın da ilk burasından bıçaklanmıştı değil mi?" dedim ve bıçağı çektim. Daha sonra karaciğerinin olduğu yere bıçağı geçirdim, daha sonra dalağına, daha sonra sağ böbreğine, daha sonra...

Kadına yaptığı gibi tam on iki kez bıçakladım karşımdaki pisliği. Artık son nefesini veriyordu ve diğer on dört kişi korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Daha da korkmalarını istiyordum, gelecek kaygısı yaşayan gençlerin korktuğu gibi korkmalılar. Korkmalılar ama ellerinden bir şey gelmemeli, ellerinden bir şey gelmediğini için kendilerini yetersiz hissetmeliler, tıpkı o gençler gibi bulundukları yerden kaçıp kurtulmak istemeliler ama kaçamamalılar.

Biraz düşündükten sonra aklıma gelen fikirle ikinci kurbanıma yürüdüm, bu kurbanım bir kalp doktoruydu ve bu işten iyi de para kazanıyordu. Ancak bu parayı iyi bir doktor olduğu için kazanmıyordu, ölen kimsesiz insanların kalplerini satarak kazanıyordu. İllegal olarak sattığı kalplerle kendine hatırı sayılır bir gelir sağlıyordu.

Önüne geldiğimde yüzüme kurnaz bir gülüş yerleştirdim ve kurbanımın gözlerine bakarak konuşmaya başladım.

"Senin ölümün onun ölümünden daha kolay ama daha unutulmaz olacak."

"Ne olur bırak beni, ben sadece bir doktorum."

"Hadi ama, hepiniz bana yalan mı söyleyecek? Sana bir sır vereyim.." dedim ve belimdeki silahı elime alıp kurbanımı alnından vurdum. "Ben yalanı pek sevmem."

Gözümle bizim adamlardan birini çağırdım ve silah tutan elimle az önce vurduğum adamı işaret ettim. "Bu adam bir kalp doktoruydu ve kendi kalbine nasıl baktığını merak ediyorum. Size zahmet onun kalbini zarar vermeden çıkartıp bana getirin ama dikkat edin sakın zarar görmesin."

VANAÇ VE VANERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin