29

2.7K 126 9
                                        

Kestiğim rol acınasıydı. Sarp her kelimsinde haklıydı. Bir böcek gibiydim. Ait olmadığım bir hayata girmeye çalıştığım için değil İlhan öyle hissetmemi istediği için öyleydim.

İlhan' a güvenmiyordum, Sarp' a güvenmiyordum, kendime güvenmiyordum. Hayatımda başka kimse yoktu. Bu dünyada yapayalnızdım. Yalnızlık insanı güçsüzleştiriyordu her şeyden vazgçmeye hazırdım. Sarp' a karşı tavırlarım pozdan ibaretti. Aklımı tamamen kaçırmadan önce son kalan mantık kırıntılarımla o yumruğu atmış, o konuşmayı yapmış ve telefon numarasını alabilmiştim. Şimdiyse tamamiyle güçsüz ve yalnızdım.

Kolumdaki telefon numarasıyla ne yapacağımı biliyordum ama yapmaya enerjim yoktu. Düşündüklerimi yapsam bile işe yarayacağı meçhulken, yakalanmayacağımın en ufak bir garantisi yokken uğraşmak sadece işkenceydi benim için çünkü yakalandığımda canımın acımasından daha çok korktuğum şey vazgeçmemdi. Yaşamaktan vazgeçmekten korkuyordum.

Nasıl her şeye karşı güçsüz ve zavallı hissettirrbilmişti? Hiçbir şey yapmadan nasıl akli dengemle bu kadar oynayabilmişti? Yavaş yavaş sona yaklaştığımı hissediyordum. Delirdiğimi hissediyordum.

Eski yerime aynı pozisyonda oturmuş bunları düşünürken Sarp' a baktım göz ucuyla. Sahibini bekleyen köpek gibi kapının önünde öylece duruyordu.

Bizi nasıl bu kadar şartlayabilmişti aklım almıyordu. Bana otur dediği yerden fatklı bir yere gidemiyordum, geldiğinde beni bulmak istediği yerden ayrılamıyordum. Sarp, 'Ben gelene kadar Selim abinle kal.' talimatına, talimatı aldığı yerde durarak ve İlhan ın gelişini bekleyerek uyuyor ikinci bir emri bekliyordu sanki. Kafamı eğip suçlu bir çocuk gibi ellerimi kucağımda birleştirdim. Farkındalık yaşadığım her an biraz daha ıstırap çekiyordum, talimatlar olmadan nasıl yaşanacağını unutmuştum. Hafızam konusunda yalnız olmadığımın farkındaydım, Sarp ın meslek seçimi isabetliydi.

Kapının çalmasıyla kafamı biraz daha eğip gözlerimi kapattım. On dakikada hiç olnadığım kadar yalnız ve güçsüz olmuştum. Bir değişiklik olduğunu anlayacaktı.

Sarp hevesle kapıyı açıp İlhan' ı karşıladı. İlhan, her adım atışında deprem oluyormuş hissine kapıldığım güçlü adımlarıyla yaklaştı. Yürürken bir şeyler konuşuyorlardı, bir şeylere gülüyor, dokunuyor sohbetlerinde adımı geçiriyorlardı. Bense hiçbir şey duymuyordum sanki bir el tüm iç organlarımı sıkıyordu. Panik atak mı geçiriyordum?

Bir şeyler anlarsa açıklama yapamazdım Sarp dikkatini dağıtıyorken toparlanmam lazımdı. Nefeslerimi yavaşlatmaya çalışırken gözlerimi açtım. Ayaklarımın yere bastığını hissetmek istiyordum bu istekle tüm ağırlığımı bacaklarıma verdim. Sarp nasıl bu kadar sakin kalabilmişti? Sanki az önceli tüm o duygu değişimlerini yaşayan kendisi değilmiş gibi gülüyordu.

Onun için üzülüyordum ben şu kısa sürede akli melekelerimi yitirmek üzereyken onun 18 yıldır ne halde olduğunu tahmin bile edemiyordum. Belki İlhan kendisinden farksız birini yaratmıştı, belki de şu an Sarp bir deney hayvanından farksızdı, belki de bu kadar bağlanmasının sebebi çektiği acıya duyduğu bağımlılıktı bundan fazlasını yaşamadığı belli oluyordu.

Bir el çenemin altından hafifçe kavrayıp kafamı yukarı kaldırdı.

"Neyin var?"

"Hiç... Yok bir şey."

Bakışları sempatiden öfkeye kaydı. Yüz hatları gerilirken hafifç çenemi kavrayan el şimdi canımı acıtacak kadar sertti.

"O zaman kes ağlamayı."

İlhan' ın keskin tavrıyla yanaklarıma dokundum. Parmaklarıma gelen ıslaklıkla dişlerimi sıktım. Ağladığımı fark etmemiştim.

İlhan sabırsızca elimden tutup beni oturduğum sandelyeden kaldırdı. Sarp' a dönüp sokak köpeği sever gibi başını okşadı.

"Seninle sonra tekrar görüşürüz Selim abin biraz rahatsız eve götüreceğim."

Sarp aldığı bu ödülü memnumiyetle karşılarken İlhan' a kısaca veda etti. İlhan' ın çekiştirmeleriyle evden çıkıp arabaya bindik. O kadar hızlı ve sertti ki ne zaman evden çıktık, arabaya bindik anlayamamıştım. İlhan arabayı çalıştırıp direksiyonu sertçe sıktı. Gergince yutkundum. Alev saçan bakışkarını bir anda bana çevirmesiyle üzerime vahşi bir hayvan saldırmış gibi korkuyla koltukta kendimi geriye kaydırdım.

"Bir şeyler mi çeviriyorsun sen?"

Nasıl yapıyordu bunu?

Derin bir nefes verip rahat gmrünmeye çalıştım. Reddetmek çözüm değildi. Yalan söyleyemezdim anlardı, dürüst olamalıydım sanki bir yalan dedektöründeymişim gibi.

"Evet. Hep bir şeyler çeviriyorum. Kafam asla durmuyor sürekli bir kaçış planım var. Sence başarabilir miyim?"

Bu ani dürüstlüğüme düşünceyle bakarken mırıldandı.

"Hayır. Benden kaçışın yok."

"Evet. Yok."

Bakışmamızı kesip an be an rahatlayan ifadesiyle önüne dönerek arabayı sürmeye başladı. Dikkatini benden çeker çekmez rahat bir nefes bırkatım. Tüm kaslarım gerilmişti sanki.

Evet güçsüzdüm. Evet korkaktım. Evet yalnızdım. Ama yaşamaya devam ettiğim sürece, hayata isteğim olduğu sürece denemeye devam edecektim. Tek bir şansım vardı, tek bir hayatım vardı onu bu kadar değersizleştirmeyecektim. Şimdi hiç olmadığım kadar güçlü olmalıydım, hiç olmadığım kadar zeki. Yalın kat kalan hayat tecrübelerimi yok saymalıydım. Hayatımı yaşamaya değer kılacaktım.

Başımı yaslarken aynı numaraları zihnimde tekrarladım.

Folie à Deux - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin