İlhan kapıdan çıktığı an kafamı eğdim. Ellerimi bacaklarım arasında sıkıştırıp yavaş nefelser almaya başladım. Beni umursamadan yanımdan geçip gitsin istiyordum her ne düşünüyorsa duymaya hazır değildim.
Yanıma adımlayıp karşıma bir sandelye çekti. Bacaklarını aralayıp rahatça otururdu. Konunşmuyordu o kadar sessizdik ki nefes seslerimiz birbirine karışıyordu. Her geçen saniye zaman yavaşlıyordu sanki. Sonunda bir kahkaha duyuldu. Kafamı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım. Kendini sıkarak güldüğü belli oluyordu. Gülüşü arasında zorlanarak konuştu.
"Daha önce birkaç akılsız kız getirdiği olmuştu ama ilk defa bir erkek getiriyor."
Dişlerimi sıktım hazırlıklı olmadığım acı sözler yağmuru tüm hızıyla üzerime yağdı.
"Sanırım tehlikeli fantezileri karşısında sessiz kalacak seçeneksiz birine ihtiyacı vardı."
Yanak içlerimi ısırdım. Ayaklanıp yanıma geldi. Çenemi kavramaya çalışmasıyla kafamı geriye çektim, umursamadan bu sefer sertçe kavrayıp kafamı yukarı kalıdrmamı sağladı. Yüzümü incelerken iğrenen ifadesini bozmuyordu.
"Garip. Belki de..."
An be an değişen keskin bakışlarıyla panikledim. Aklından geçenleri görebiliyordum. Deliğimdeki acıyı umursamadan iğrenerek ayaklanıp ondan uzaklaştım. Bu haraketime gülümsemekle yetindi.
"Korkma bu kadar. Senin gibi birine elimi sürmezdim... Şu anki konumunun tadını çıkartmaya bak. Vaktin varken seni birkaç lüks restorana götürmesini sağla, sık sık kışkırtmaya çalış senin gibi biri bir daha öyle bir seksin tadını alamaz."
"Ne- ne demeye çalışıyorsun?"
"...İzin vereceğimi düşünmedin değil mi? Babamın yanında asalak gibi görünüyorsun, kurtulması zor bir parazit gibi. Biraz zaman ver sen yanındaki varlığınla babamı aşağılarken ben gelip iğrenç bir hastalığı söküp atar gibi babamı kurtaracağım. Babamın senin gibi birine parmağının ucuyla bile değmesinin keyfini çıkart. Bir daha bunu elde edemeyeceksin."
Hakaretleri arttıkça kalbimin sıkışması daha da kötüleşiyordu. Nefes alamıyordum artık. İç güdüyle boğazımı tuttum. Acı sözlerini devam ettirdi.
"Seni de anlıyorum aslında. Bir fırsat buldun ve değerlendirdin. Kene gibi üzerine yapıştın. Babamın yanında bulunarak zavallı hayatını biraz olsun yaşamaya değer kıldın. Bir böcek gibisin. Bu hayatlar sana göre değil ezilip gideceksin kolayca. Dua et canını çok acıtmayayım."
Sözleri biter bitmez yumruğumu sertçe sıkıp elmacık kemiğine geçirdim. Nefes nefeseydim sanki maraton koşmuşum gibi. Geçirdiğim yumrukla kafası geriye düşerken şaşkınlığını fırsat bilip bir yumruk daha attım tüm hırsımla. Ben bu sözlerin hiçbirini hak etmiyordum özellikle de İlhan' dan kaçmak için her şeyi yapmışken.
Kendini toplar toplamaz şaşkınlıktan açık kalmış ağzıyla iki kere darbe alan yanağını tuttu. Tüm yüzümü kaplayan teri avuç içimle silip hızlı nefeslerimle bana karşı bir hamlesini bekledim.
"Bunun bedelini ödetirim... biliyorsun değil mi?"
"Kime ödetirsin? İlhan' a mı? Sence bana söylediklerini duysa ne derdi?"
Açık ağzını kapatıp öfkeli gözleriyle yüzüme baktı. Günün sonunda kensisinin zaralı çıkacağını biliyordu. Bunca zamandır bakışlarında sadece aşağılama görmemiştim, hayranlık da görmüştüm. Babasına hayranlıkla bakıyordu. İlhan' ın bana baktığı gibi bakıyordu çoğu zaman. Babasına karşı kendisinin bile farkında olmadığına emin olduğum bu obsesif sevgisini kullanabiliridim. Terddütsüz bir ifadeyle yanına yaklaştım.
"Babandan kaçmama yardım et."
Duymayı beklemediği cümleyle tüm dikkatini çektim. Karşıma gelip bir sandelye çekti ve oturdu.
"Konuş."
"Ben her denyişimde başarısız oluyorum. Sürekli çabaladığımı görmek onu fazlası için kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyor. Kaçış denemelerim onu sadece eğlendiriyor. Babanı benden saha iyi tanıyorsun, madem hayatınızdan siktirip gitmemi istiyorsun o zaman bunu sağla. Kaçmama yardım et."
Artık aşağılar gibi bakmıyordu. Yüzü sertti. Düşünceli bir ses tonuyla konuştu.
"Sana güvenmiyorum. Beni satmayacağını nereden bileyim. Babam bunu öğrenirse beni öldürmez... sakat bırakır."
Kolay kolay kabul edeceğini düşünmüyordum. Ama İlhan' dan gördüğüm bir şey varsa o da sevginin insanı aptallaştırdığıydı.
"İlhan' a çok kızdım. Dizleri üzerinde senin öz oğlun olmadığına abisinin oğlu olduğuna dair yeminler etti. Bir daha asla yüzünü dahi görmek zorunda olmadığımı eğer kanıtlamasına izin veririsem istediğim her şeyi yapacağını söyledi..."
Bilerek abartılı anlattığım senaryoya karşı tepkisini ölçtüm. Dişlerini sıkıyor avuç içlerini kaşıyordu. Çoktan yemi yutmuştu.
"Belki de yurt dışında yaşamak istediğimi söylerim. Sen harp okulunda okuyorsun değil mi? Babanı uzun bir süre göremeyeceksin sanırım. Ama olmaz! İlhan' a bunu nasıl yaparım? O kadar acımasız değilim. Nasıl onu oğlundan ayırırım?"
Yurt dışı lafını duyunca anında gerilen yüz hatları söylediğimle gevşedi. Bu kadar kolay etkilenmesini beklemiyordum sanki ağzımdan çıkan her kelime gerçekleşecekmiş gibi davranıyordu.
"Belki de evlat ediniriz böylece çocuğumuza babalık yapmaya devam eder. Senin yerini güzelce doluracak eminim bir sürü çocuk vardı-"
"TAMAM! Yardım edeceğim."
Nefes nefese kalmış Sarp' a karşı sinsice gülümsedim. Kolumda görünmeyecek bir yeri açarak Sarp' a uzattım.
"Telefon numaran... yaz hemen."
Sarp bunu yapmaktan nefret ettiğini gösteren yüz ifadesiyle sandalyeye astığı formasının cebinden bir kalem çıkarttı ve küçük sayılarla numarasını yazdı. Numarayı yazdıktan sonra kafasını kaldırıp yüzüme baktı öfkeyle ardından gözleri aşağıya kaydı. Köprücük kemiğimin üstündeki kesik izlerine. Bakışları tekrar gözlerime değerken tepkisiz kalmayı seçtim ne olduğunu anlayabilecek kadar zekiydi. Boğazını temizleyip geri çekildi.
"Yakalanmama sebep olursan babam beni öldürmeden ben seni öldürürüm."
Okunuyor mu diye yazdığı numarayı kontrol ederken sırıttım.
"Yakalanmayacağım... Bu sefer değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Folie à Deux - BxB
Random#TAMAMLANDI# Saplantılı bir aşkın yorgun bir kalbe uğramasıyla korkunun ve bağımlılığın iki kişilik deliliğe dönüşümü. +18 ‼‼‼‼🔞Ağır cinsellik, toxic ilişki, şiddet, bdsm içerir🔞‼‼‼‼‼