1

18K 421 85
                                    

Alarm sesiyle yorgunca gözlerimi araladım. Dudaklarımdan 'pff' diye bir nefes kaçarken bıkkınca gıcırdayan rahatsız yatağımdan doğruldum. Telefonuma uzanıp rahatsız edici alarm sesini kapatarak saate baktım.

'18:05'

Bir saate işe gitmen gerekiyordu. 24 saat açık bir kafede gece mesaisinde baristalık yapıyordum.

Ben psikoloji öğrencisiydim sabahları üniversiteye gidiyor eve gelip birkaç saat uyuyor sonra da kafeye gidip 9 saat çalışıyordum. Bu rutinle devam eden tabiri caizse monoton bir hayatım vardı.

Uykumun biraz açılmasıyla yataktan kalkıp omzumdaki tavşan dövmesini kaşıyarak boş bakışlarımla banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra çıkıp mutfak kısmına yöneldim, buzdolabının önüne gelip kapağı açtım, içinde sadece bira olan dolaba kısaca bakıp umursamadan kapağı geri kapattım ve ağzıma dünden kalma masadaki bayat bisküvilerden attım ve bisküvilerin yanında duran sigara paketiyle çakmağımı aldım.

Masanın yanında duran bir sandelyeyi çekip küçük pencerenin önüne koydum ve bir sigara yaktım.

Dumanı derince içime çekerken kirli mahalledeki dik yokuştan inen insanlara bakıyordum.

Sigaramdan derince son bir nefes çekip tüm dumanı burnumdan verdim. Sigarayı söndürdükten sonra pencereden dışarı atıp ayaklandım.

Odama ilerleyip yavaş haraketlerle üstüme işe gitmek için bir şeyler geçirdim, telefonumu ve anahtarımı da alıp kapıyı çektim.

Apartmanın önüne çıkıp kafamı kaldırdım ve puslu havaya baktım. Karanlık bulutları içime çekmek istercesine derince bir nefes aldım.

Kafamı indirip yokuşu çıkmaya başladım. Yürürken ilerde gördüğüm şeyle gözlerimi kısıp yerdeki şeye odaklanarak ilerledim.

Yerdeki şeyin telefon olduğunu ayırt edince gidip telefonu yerden aldım. Düşüren kişiyi görürüm umuduyla etrafıma bakındım. Tam umudu kesecekken bir şey arıyormuş gibi yere bakan şık giyimli adamı farkederek bir oh çekip adama doğru ilerledim.

"Pardon bir şey mi arıyorsunuz?"

Adam kafasına hızla kaldırıp gözlerime baktı.

"Evet telefonumu düşürdüm ona bakıyordum."

Telefonun onun olduğunu anlayınca adama uzattım.

"Bu sizin sanırım az ileride buldum."

Adam telefonu elimden alıp göz temasını bir an bile kesmeden bana dik dik bakmaya başladı.

Teşekkür edecek herhalde diye düşünerek bende ona bakmaya başladım ama bu adamın konuşacağı yoktu. Tam ağzımı açacakken bir şey demeden arkasını döndü ve gitti.

Bütün manyaklar beni bulur zaten.

Umursamadan bende arkamı döndüm ve durağa ilerledim.

~

Otobüs camından dışarıyı çok ilginç bir şey varmış gibi izlerken ineceğim durağın ismini duyunca ayaklandım. Otobüsün durmasıyla tek tük kişinin olduğu otobüsten inerek durağa çok yakın olan kafeye ilerledim.

Saate baktığımda geç kaldığımı görüp bıkkınca bir nefes verdim. Adımlarımı hızlandırıp kafeye girdim ve hemen arkaya ilerleyip personel odasına girdim.

Odada sadece iş arkadışım vardı. Mendabur suratlının teki olduğu için konuşmak istemeyerek selam vermek amaçlı kafamı salladım yavaşça.

"Geç kaldın."

Kendi kendine sanki umursayacakmışım gibi yine beni mekanın sahibi edasıyla azarlayacağını anlayınca derin bir nefes aldım ve ona döndüm.

"Evet geç kaldım. Sıkıntı?"

"Sıkıntı şu zaten doğru düzgün iş yaptığın yok, en azından işe zamanında gel işim gücüm var seni mi bekleyeceğim."

"Olur paşam."

Onu umursamadığımı belli ederek cevap verip telefonumu  ve anahtarımı dolaba koyup oradan ayrıldım.

Yürürken aynı anda önlüğümü bağlayıp tezgahın arkasına geçtim ve kahveleri yapmak için malzemeleri hazır etmeye başladım.

İşten çıkış saatleri olduğu için kafe yavaş yavaş dolmaya başlarken sırayla siparişleri alıp kahveleri el çabukluğuyla hazırlıyordum.

Saat geçtikçe kalabalık azalmaya başlarken karnımın gurultusuyla kafede satılan ıvır zıvırlardan atıştırmaya başladım.

Kapıda asılı olan zilin sesiyle kafamı kaldırıp gelen müşteriye baktım.

Kapüşonlu, uzun boylu bir adam sakin adımlarla tezgahın önüne gelip sipariş verdi.

Adamın bakışları beni rahatsız hissettirirken arkamı dönüp kahvesini hazırlamaya başladım.

Adamın nefes sesleri arkamdan gelirken tedirgin olup hızlıca kahveyi hazırladım ve sanki arkamı dönmezsem bir şey olacakmış refleksiyle hızla arkamı dönüp kahvesini tezgaha koyup ona ittirdim.

Adam panik haraketlerime bakıp sırttı bu beni daha da rahatsız hissettirirken kaşlarımı çattım. Adam bir şey demeden cebinden parayı çıkartıp bana doğru uzattı, parayı hızlıca elinden çekip paraüstünü yine tezgaha koydum ve ona ittirdim. Adam yüzündeki sırıtmayla paraüstünü alıp göz temasını kesmeden arkası bana dönük olacak şekilde bir masaya oturdu ve kahvesini yavaş yavaş içmeye başladı.

Yarım saatin sonunda hala gitmediği için kendi kednime sinirle mırıldandım. Mırıldanışım sessiz kafede yankılanırken adam kıkırdadı. Kıkırtısını duyunca kafamı kaldırıp adama baktım.

Masadan kalkıp kapıya ilerledi ve yüzüme bakmadan çıkıp gitti.

Gerginlik yüzünden tuttuğum nefesimi verip sinirle söylendim.

Sapık amına koyayım.

Tezgahtan ayrılıp oturduğu masayı sildim aklıma gelen şeyle  merak ederek kafamı kaldırdım ve yarım saattir nereyi izlediğine baktım. Camdaki yansımayı görmemle içim ürperdi.

Beni izliyormuş.

~

Saatler ilerlerken sadece tek tük kişiler gelip kahve alıp gidiyordu. Saatler sonunda mesai saatinin bitişine yaklaşırken uykusuz gözlerimi ovaladım ve gerindim.

Paspas atmak için arkaya gidip malzeme dolabına ilerledim.

Malzeme dolabını açtığımda ışıkların kapanmasıyla yerimden sıçradım.

Karanlıktan hoşlanmadığım için etrafı ellerimle yoklayarak hızlıca şalterlerin oluğu kısma gittim. Karanlık bende tekinsizlik ve izleniyormuş hissiyatı uyandırıken şalteri hızlıca kaldırıdım.

Işıkların gelmesiyle bir nefes verdim. Tam arkamı dönecekken ağzımın ve burnumun büyük bir el tarafından bir bez parçasıyla kapanmasıyla çırpınmaya başladım.

Çırpınışlarımla diğer el boğazıma sarıldı ve sıkmaya başladı. Boğularak kapalı ağzımla son bir umut boğuk bir çığlık attım, daha fazla çırpınmaya başlayarak sert ellerden panikle kurtulmaya çalışıyordum. Dolan gözlerim kapanmaya başlarken vücüdüm uyuşmaya başladı. Yorgunlukla çırpınmayı bırakıp gözlerimi kapattım. Duyduğum son şeyse ellerin sahibinin derinden gelen bir sesle kurduğu cümlesiydi.

"Artık avımsın tavşancık."

Folie à Deux - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin