16

3.8K 162 60
                                    

Medya: Selim

Not: Bu adamı model seçme sebebim Selim in karakterini yansıtıyor oluşu. Selim kendisinden bahsederken kitabın başından beri yakışıklı olmadığını, sıradan tipli olduğunu bu yüzden birisinin onu beğenmesinin imkansız olduğunu söyledi. Selim yorgun, stresli ve mutsuz biri. En ufak bir hayat enerjisi yok. Dış görünüşünü umursamıyor, iyi beslenmiyor, uyumuyor ve hayatını çok uzun süredir böyle yaşıyor. Gerçekçi düşünürsek bu hayat şartlarına sahip birinin bundan daha iyi görünebileceğini düşünmek akıllıca olmaz. Tabii yakışıklı biri olarak hayal etmek isteyen varsa umarım bu modeli aklından çıkartabilir.

ig' si: @thomastapy

●●●

Saatten emin olamayarak gözlerimi açtım ve yanımdaki bedeni süzdüm. Soluk teni, düzenli nefesleriyle, haraketsiz gözlerini dakikalarca izledim. Bunu yaptığım için kendimden nefret ediyordum, bana bunu yaptırdığı içinse ondan nefret ediyordum. Aklımda en ufak bir şüphe kalmamalıydı. Uyuduğundan emin olarak aklımdakileri savuşturmak ister gibi hafifçe başımı iki yana salladım. Yatakta biraz daha doğrulup telefonumu aldım ve saate baktım.

3:36

Kendi kendime sinirli bir gülüş bıraktım. O kadar pısırıktım ki uyumasını beklerken sabah olmuştu. Yatağı sarsmamaya çalışarak ayaklandım. Bugün bu evden, bu hayattan kurtuluyordum. Onu tanıyordum, kafamda bazı şeyleri çoktan çözümlemiştim öylece gitmeme izin vermeyecekti, bense öylece gidemeyeceğim bir ilişkide olamazdım.

Valiz hazırlamamıştım. Aslında hiçbir hazırlık yapmamıştım, fazla zekiydi tek bir değişikliği bile fark ederdi. Tek hazırlığım bunu yapacağımı düşünmek olmuştu.

Sessiz adımlarla odanın gıcırdayan kapısını açıp odadan çıktım. Hangi sese uyanacağını kontrol etmiştim her şeyden, kendimden emindim, uyanmayacaktı. Dış kapıya yönelerek yavaşça kolu indirdim. Ayakkabılarımı elime aldım. Rüzgarın çarpıp, ben uzaklaşamadan uyandırmaması için kapının önüne ağırlık koyup hızlı haraketlerle uzaklaştım. Apartmandan çıkar çıkmaz tenimi yakan soğuk havayla bir nefes verdim. Sıcak nefesimin soğuk havada beliren buharıyla gülümsedim. Sanırım bir sigara içecektim.

Uyanmadan yeterince uzaklaşmam gerekiyordu. Vakit kaybetmeden ayakkabılarımı ayağıma geçirip koşmaya başladım. Arakama bakmadan dümdüz koşuyordum. Nerede kalacağımı, ne yapacağımı bilmiyordum. Önemi de yoktu. Sadece özgürlük, özgür olmam gerekiyordu, tek ihtiyacım buydu. Her adımımda demir dikenli prangaların tenimi yakışını hissediyordum. Uzaklaştıkça, kaçtıkça hissettiklerimle bunca zamandır varlıklarlarını anlayamamış olmama sinirlendim.

Güneş doğmaya başlamıştı. İki gündür uyumamama rağmen kendimi hiç olmadığım kadar zinde hissediyordum. Yarım saatten fazladır koşuyordum Yeterince uzakşaştığımdan emin olarak koşmayı bıraktım. Yanıma telefon dahil hiçbir şey almamıştım sadece bir miktar param vardı. Derin bir nefes alıp hissetğim gerginliği, aklımı ve kalbimi sıkan, nefesimi daraltan edişeleri atmaya çalıştım. Bir sigara içmem gerkiyordu.

İleride gördüğüm tekelle düşünmeden adımlarımı yönlendirdim. İçeri girer girmez hissettiğim ısıyla kaslarım ve vücudum gevşiyormuş gibi hissettim. Kasanın arkasında sıgaraları raflara düzen kasiyere yöneldim ve dikkatini çekmek için öksürdüm. Adam duraksayarak bana döndü. Göz torbaları ve kırmızı göz altları benimkilerle yarışan bir insanı ilk defa görüyordum.

Adam bıkkın yüz ifadesiyle bir nefes verince adamı incelemeyi bırakark elmdeki parayı uzattım.

"Marlbora red..."

Adam konuşmadan arksını dönüp sigarayı aradı fırsat bilerek kasada duran çakmaklardan birini cebime attım. Çakmak için harcayacak param yoktu. Adam elinde söylediğim sigarayla bana dönüp sigarayı verdi.

"Saat kaç acaba?"

"4:42"

Adama kısaca kafa sallayıp tuhaf bakışlrından hemen kaçabilmek için kapıya yöneldim.

"Kimseyi kandıramıyorsun..."

Adamın söylediğiyla kafamı çevirdim.

"Ne?"

"Yine bekleriz."

Adamı çatık kaşlarımla süzüp anlamlandırmaya çalışmayı bırakarak dışarı çıktım.

Soğuk hava tekrar bıçak gibi tenimi keserken ellerimi ovuşturup ilerlemeye başladım. Cebimdeki paketten bir sigara çıkartıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Soğuk esen hafif rüzgarı elimle siper ederek engellerken soğuktan ucu uyuşmuş parmağımı bastırarak çakmağı yaktım. Ucunu yaktığım sigarayı adımlarımı duraksatıp derince içime çektim. Tüm buhar burnumdan çıkarken tüm vücudumun ve zihnimin rahatladığını hissediyordum.

Hava aydınlanmak üzereydi. İkinci sigaramı da yakarak yokuş yukarı çıkmaya başladım. İnsanların sokakları doldurmasını bekliyordum bu yüzden kalabalık olacak yerlere ilerliyordum. Birinden telefon alıp Poyraz ı aramam gerekiyordu.

Saatin ilerlemesini beklerken bir yerlerde vakit harcamam lazımdı. Sıkıntıyla nefes vererek üstümdeki ince hırkaya sarındım. Yavaş yavaş sokakalarda dolanırken gördüğüm bir grup insanla heyecanlandım. Durakasayarak onları beklemeye başladım. Bu saatte ara sokaklarda dolandıklarına göre sarhoş bir grup olmalıydı ama başka seçeneğim yoktu, hemen Poyraz ı aramam gerekiyordu. Yakında uyanacaktı vakit kaybedemezdim.

Grup sesimi duyurabileceğim kadar yakınlaşınca konuştum.

"Merhaba rica etsem telefonunuzu kullanabilir miyim? Acil bir arama yapmam gerekiyor da."

"Tabii buyrun."

İçlerinden birinin uzattığı telefonla yanlarına ilerleyip telefonu adamın elinden aldım. Hemen Poyraz ın numarasını girerek kulağıma dayadım. Birkaç dakika sonra telefonu açtı. Hızla lafa atıldım.

"Poyraz... benim."

"Selim? Ne istiyorsun?"

"Yapma böyle ben... özür dierim."

"Dileme Selim. Sen bunu göz göre yaptın. O aşağılık sevgilin yüzünden babam hala hastanede. Sana dedim ki yapma! Dedim ki bırak şu adamı!"

"Biliyorum... haklıydın. Zaten kaçtım yanından."

Telefonun ucundan Poyraz ın sinirli kahkahası duyuldu.

"Kaçtın mı? Söylediğin şeyi kulağın duyuyor mu Selim? Kaçmış! Ayrılmak için ondan kaçmana neden olacak bir ilişkiye girdin kaçtığın için tebrik mi etmeliyim! Ne kadar kaçabilirsin ki?"

"Bak sinirlisin biliyorum. Haklısın farkındayım ama deniyorum. Kurtulmama yardım etmeyecek misin?"

Duraksamadan cevap verdi.

"Elbette edeceğim. Ben seni sana rağmem sevmeyi bırakamam Selim, bu hep böyleydi. Nerdesin söyle."

Söyledikleriyle gülümsedim.

"Hep buluştuğumız kafenin önüne gel."

"Tamam."

"Poyraz... Teşekkür edrrim."

"Etme Selim. Sen o hakkı kaybedeli çok oldu."

Telefonun kapanmasıyla bir süre duraksadım. Kendi kendime yaptığım şeye inanamıyordum. Uyuşturucu bağımlısı gibiydim. Gözlerim dolarken parmaklarımı gözlerime bastırıp daha fazla bekletmeden telefonu adama uzattım.

"Çok teşekkür ederim."

"Rica ederin. Aslında sana kızgınız... Senin yüzünden gece 12 den beri sokaklardayız. Biliyorsun potron sağlamcıdır. Sadece ne zaman çıkacağını bilemedi."

Folie à Deux - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin