36

2.2K 111 15
                                        

"Benden kaçmayı dene."

Acıdan doğan gözyaşlarımı durduramıyordum. Bacağımı görmekten korkuyordum. Kafamı sinirle yere vurup iki elimle gözlerimi kapattım. Avazım çıktığı kadar bağırdım acıyla. İlhan hayal kırıklığına uğrar gibi bir sesle konuştu.

"Bu kadar çıt kırıldım olma... Senin yarı yaşında çok daha kötülerini yaşadım ben."

İnlemelerimi durdurmak için dişlerimi sıktım. Benden bağımsız akan gözyaşlarıma rağmen yakıcı bakışlarımı İlhan' a çevirdim. Öfke dolu bakışlarım onu aksi bir etkiyle cesaretlendirdi. Söyleyeceklerimi duymak için biraz daha yaklaştı. Zar zor duyulabilen ıkınır gibi çıkan sesimle konuştum.

"Geçmişin de... geleceğin de... bugünün de... sikimde değil-"

Duraksadım. Yumruklarımı sıkıp derin ve kesik nefesler aldım.

"Sana yemin ederim... öldüreceğim seni..."

İlhan yapmacık bir şaşkınlıkla karşılık verdi.

"Bunlar senin gibi biri için büyük sözler... Kandırma kendini ikimiz de biliyoruz..."

Her kelimesinde kinim biraz daha artıyordu. Cümlesini tamamlamadan önce nefret dolu gözlerime baktı uzun uzun kışkırtmak ister gibi ayağa kalktı. Bana yukarıdan bakarken egosu altında ezildim.

"Senin dönüp dolaşacağın yer benim yanım."

"Nefret ediyorum senden."

İlk defa gerçekten inanarak söylemiştim. Kısa bir sessizlik oldu. Donuk bir surata bakıyordum şimdi.

"Vay be..."

"Ne?"

"Az önce hastaneye gitme şansını kaybettin."

"Umutlanma... Yalvarmayacağım sana."

"Göreceğiz."

Arkasını döndü. Kapıya yöneldi. Nereye gittiğini sormadım. Yerde öylece yatıyordum gidişine değil tavana bakmayı seçtim. Biraz sonra kapıyı açıp kapattı ve kilit sesi duyuldu. Kilit sesine kısık bir kahkaha attım kendimi zorlayarak. Zaten bir yere gidemezdim resmen dalga geçiyordu benimle.

Gücüm kalmamıştı. O kadar çok ağlamıştım o kadar çok bağırmıştım ki parmağımı bile kıpırdatamıyordum. Mert' i aramalıydım, Sarp' ı aramalıydım, kaçışım için hayatım için çabalamalıydım. Bedenim düşüncelerime ihanet etti. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken hissettiğim acının uykunun gelişiyle yavaş yavaş yok oluşunu hissettim.

°°°

Çok uzun süredir bedenime uğramayan bir rahatlama hissiyle gözlerimi açtım. Etrafımı kısaca süzdüm içeri kapkaranlıktı. İlhan gittiğinde güneş daha yeni doğuyordu bu yakında geleceği anlamına geliyordu.

Uyanışımdan bir dakika geçmemişti ki vücudumun ayılışıyla bacağımda tekrar acı hissettim. Sertçe içimi çektim. Oda çok karanlıktı. Yavaşça sağlam bacağımı yer verdim ve ezbere bildiğim düğmeye doğru sürünmeye başladım.

Sonunda duvara vardım. Etraftaki mobilyalara tutunarak zorlukla kendimi kaldırdım. Her haraketimde ıkınır gibi nefesler veriyordum. Sonunda düğmeye uzandım ve lambayı açtım. Oda aydınlanır aydınlanmaz daha fazla dayanamayarak kendimi yere attım dişlerimi sıkarak.

Daha fazla haraket edemedim sırtımı duvara yasladım. Pantolonumun paçasını yavaşça yukarı sıyırdım ve çorabımı çıkarttım. Manzara iç karartıcıydı.

"Siktir..."

Ayağım tamamiyle moraramıştı, o  kadar şişmişti ki parmaklarım içe göçmüştü. Başımı geriye atıp hızlı hızlı duvara vurdum birkaç kez. Bu ayakla kaçamazdım.

Aklıma gelenle gözlerim bir anda açıldı. Kafamı duvardan ayırdım. Pantolonumun  düğmesini çözüp fermuarını açtım. Elimi iç çamaşırıma daldırdım. Başından beri varlığını hissettiğimi yeni fark ettiğim telefonu çıkarttım. Telefonu açıp Mert' in söylediği şifreyi girdim. Saat on bir olmuştu İlhan her an gelebilirdi hiç bu kadar geçe kalmamıştı. Sarp' ı arayacak zaman yoktu hemen rehberde 'annem' i buldum. Telefona Mert' in çıkmasını dileyerek aradım. Telefon ilk çalışta açıldı.

"Selim?!"

"Benim. İyi misin?"

"Ben iyiyim sen iyi misin?"

Ayağıma baktım.

"Sayılır."

Mert hararetli hararetli konuştu.

"Sen neye bulaştın Selim. O adamlar mafya mıydı?"

Düşünceyle sustum. Bu sorulara verecek bir cevabım yoktu. Sadece onun iyi olduğunu bilmeliydim. Tek ihtiyacım olan buydu.

"Boşver kim olduklarını. Tehlikeli olduklarını bil yeter. Kendini korumana ihtiyacım var, benim yüzümden sana bir şey olursa... Başka bir dayanağım kalmaz."

"Merak etme tehlikeli olduklarını ilk elden deneyimledim."

"N'aptı sana?"

"Dün kaçtığımız adam beni öyle bir dövdü ki... Ben babamdan öyle dayak yemedim. Bir ara adımı unuttum beni döverken. Sadece dayak atsa iyi gücümü toparlayıp iki yumruk attım yüzüne ona da pişman oldum. Beni engin kelime haznesiyle tanıştırdı."

Mert' in başına gelen korkunç şeyi uzak bir anıyla dalga geçer gibi anlatması beni gülümsetti. Benden daha iyi durumdaydı bu benim içimi rahatlattı.

"Şimdi iyisin değil mi?"

"İyiyim hastaneye gidip pansuman yaptırdım, evdekilere de sokak kavgasına karıştım dedim inanadılar."

"Çok şükür..."

"Selim... Tek bir soru sormayacağım, telefonum da senin olsun istemiyorum geri vermeni. Kurtar kendini o acımasız orospu çocuğundan."

"Kurtulacağım. Gitmem gerek. Dikkatli ol."

Cevap beklemeden telefonu kapattım. Her an gelmesinden korkuyordum. Telefonu sessize alıp tüm alarmları kapattım. Telefondan herhangi bir ses çıkmaması için tüm önlemleri alıp telefonun güç tasarrufu ayarını açtım. Şarjı yüzde kırktı. Kaçmam için gerekli ayarlamalar ne kadar sürer kestiremiyordum risk alamazdım.

Ayarlamam bitince etrafıma göz gezdirdim güvenli bir yere saklamam gerkiyordu daha fazla üstümde taşıyamazdım.

Kulaklarıma dolan acelsiz ve sert adım sesleriyle gözlerim açıldı. Yakınıma saklarsam şüphe çekerdi. Odanın öteki ucundaki duvara dayanmış büyük eski kitaplığa baktım. Gergince gözlerim kapıyla kitaplık arasında gidip geldi. Telefonu yere koyup halısız zeminde tüm gücümle kaydırdım. Telefon hızla kitaplığın altına girdi ve gözden kayboldu. Telefonun kayarak duvara hafif çarpış sesini duymamla kapının açılması bir oldu. Başımı anında kapıya çevirdim heyecanımı bastırmaya çalışarak.

İlhan ifadesizce içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Duvara iyice sinmiş  yüzüne bakıyordum. Bakışları beni buldu. Sendeleyen adımlarla bana yöneldi. Kaşlarımı çattım bu haline. Sonunda yanıma gelip sırtına duvarda sürterek aramızda mesafe bırakmadan oturdu. Burnuma anında keskin viski kokusu geldi.

"Sarhoş musun sen?"

"Kesinlikle..."

Uzunca yüzüme baktı. Bu kadar uzun bakışı beni şüpheye düşürmüştü. Bir şey anlamış olamazdı değil mi? Gergince bakışlarına karşılık verdim.

"Peki... söyle bakalım pantolununun önü neden açık?"

Folie à Deux - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin