ÇEYREK GEÇE 3.BÖLÜM

29 1 2
                                    

"BU BİR KABUS OLMALI!"

İleri gitmek her zaman güzel bir eylem değildi. İleri gitmek bazen aslında geriye gitmek gibiydi.
Ne dediğimi anlamadınız değil mi?
Hemen anlatıyorum!
Tekrardan üniversite sınavına hazırlanmak için dershaneye yazılmaya gidiyorduk. Ben, Efsun, Vedat ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde fazla kaygılı Ceyhun!
Tamam, hepimiz üzgündük ama Ceyhunda başka bir şey vardı. Sakladığı bir sırrı, bir duygusu vardı, bunu hissedebiliyordum. Çünkü sonuç ne olursa olsun aramızda en rahatı genelde Ceyhun olurdu.
İşte bu yolculukta bu yüzden kendimi çok gergin ve geri kalmış hissediyordum.
Şu an dershaneye değil de yurda yazılmaya gitmeliydim, okulumun etrafındaki o güzel kafeleri keşfetmeye başlamalıydım.
Büyümeliydim.
Bu döngüden kurtulmalıydım. Ama ben ve arkadaşlarım şu an için bu arabanın içinde resmen ölüm sessizliğiyle birlikte ilerliyorduk.
''Sanırım kusacağım!" dedi Efsun.
''Sakın arabaya kusma! Babam beni öldürür. Ayrıca ben çok huylanırım öyle kusmuktan falan!''

Efsun gözlerini devirdi.
''Ya sen nasıl tıp okuyacaksın acaba, çok merak ediyorum!''
''Önüne bak!'' dedim aniden ve koltuğa yapıştım. Vedat ehliyetini yeni almıştı ve babası arabasını vermişti. Acemiydi. Efsunla olan kavgalarını kaldıramazdı bu direksiyon.
''Hep senin suçun,'' dedi Vedat sinirli bir şekilde ''Tamam ya ne abarttın, vurmadık işte!''

''Birisi şu iğrenç şarkıyı değiştirsin artık yemin ederim kulaklarım kanıyor.'' Ceyhun nihayet konuşmuştu ama resmen pasif agresifti.

''Aaa, sende mi buradaydın ya Ceyhun?'' dedim imalı imalı ve Ceyhun tabii ki imâmı gayet net bir şekilde anladı. Kesinlikle bir şeyler saklıyordu. Allahım, neyle sınanacaktım acaba!
Vedat, dershanenin önüne gelince arabayı düzgünce park etti.

''Burası çok uzak değil mi ya?'' Efsun her zaman olduğu gibi olayın kötü yönünden bakıyordu. Her zaman fazla panikti.
''Neyse ki aramızda birinin ehliyeti var!'' dedi Vedat gerinerek.
''Ne öyle kasılıyorsun ya bizde alacağız herhalde!" dedi Ceyhun alıngan bir şekilde ki bu da ona uygun bir ruh hali değildi.
"Al güzel kardeşim, elini tutan mı var!''
İkisinin arasından geçip hızlıca dershaneye yönelirken elimi kolumu sallayarak bağırdım.
"İsterseniz kavga edin tam olsun. Ne bu böyle ya herkes fazla stresli, mutsuz, tripli falan.''

Ben merdivenleri çıkarken Efsun sanki kendisine laf söylememişim gibi erkekleri suçlayarak ''Alın işte, kızı sinirlendirdiniz. Gerçekten erkekler başa bela!'' diye söylendi ve benim arkamdan gelmeye başladı.
Dershaneye girer girmez hepimiz sakinleştik, daha dönem başlamadığı için ortam sessizdi fakat birkaç aile vardı tabii ki. Ortamdakilerin yüzlerine baktım, tanıdık yoktu. Birazcık rahatlamıştım.
Biz ikinci kata çıkarken merdivenlerden inen bir ailenin yüzü asıktı, daha doğrusu anne ve  babanın yüzü asıktı, çocuğun yüzünde yersiz bir gülümseme vardı. Yaşı da büyük gözüküyordu. Nasıl desem, yirmi yaşında gibiydi.

''Allah kahretsin Rıfkı'yı yukarıda unuttuk ya!''

''Yemin ederim özellikle yapıyor Ayten, parçalarım lan seni!''

''Üzerine gitme Mahmut, çocuk iyi değil. Üçüncü yıla kalmak kolay mı?''
Babası elini alnına vurdu, hem sinirli hem üzgündü. Ama en çok da bıkmış gibiydi.
''Ben Rıfkıyı almaya gidiyorum'' diyerek yukarı fırladı çocuk ve önümüze geçti. Neler olduğunu anlamamıştık. Birbirimize dönüp ''N'oluyo?'' der gibi baktık.
Dershane müdürünün odasına çıktığımızda odada sadece az önceki çocuk vardı. Onun çıkmasını beklerken konuşmalarını duymak zorunda kaldık ki aslında hepimiz pür dikkat dinliyorduk.

''Hocam beni Okan'la aynı sınıfa koyun nolur!''

''Tuna, çek git başımdan seni parçalarım şimdi!''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RAMAK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin