YANLIŞ ALARM!

74 11 32
                                    

Babamın sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

Hastane, hastane, hastane...

Efsun'un babasıyla annesi arabada beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama yine de gözyaşlarımı tutamıyordum.

"Zehra ver bakalım babanın telefonunu neler olduğunu bir de ben sorayım." Efsun hemen çaktırmadan kendi telefonunu çıkarıp babasına uzattı. Telefonunun uzun uzadıya çalış seslerini duyuyordum. Tam kimse cevap vermiyor diye düşünürken telefon açıldı.

"Buyrun,"
Bu ses babamın sesi değildi. Onun sesinden çok daha kalın ve yorgun çıkıyordu.

"Merhaba efendim Erhan Bey ile mi görüşüyorum?"

"Erhan Bey'in telefonu, bende babasıyım daha doğrusu eşi Işıl'ın babası oluyorum."
Kendimi tutamayarak "Dedeciğim!" Diye bağırdım. Dedem şüpheli bir ses tonuyla "Zehra yanınızda mı, siz kimsiniz?" Diye sordu. Efsun'un babası Mehmet Amca "Evet efendim Zehra kızımın arkadaşı olur ikisi de yanımda hastaneye geliyoruz. Zehra çok tedirgin. Işıl Hanım iyi mi diye sormak istedim."

Dedemin rahat bir soluk verdiğini duydum. Sanırım iki dakikanın içinde beni kaçırdıklarını falan düşünmüştü.

"Işıl iyi yani bilmiyorum sanırım doğuma aldılar. Bebek erken doğacak diyorlar. "

Ah canım Dedem... o da kendi kızı için nasıl da endişeliydi.

"Tamam efendim teşekkür ediyorum biz on dakikaya orada oluruz."

"Ya biz gidene kadar çoktan doğmuş olursa? Ya anneme bir şey olursa?" Diye sordum ters ters. Ama sırf daha çok ağlamak istemediğim için ellerimle gözümü de kapatmayı ihmal etmemiştim.

"Öyle şey olur mu güzelim? Hemen aklına kötü şeyler getiriyorsun.." dedi annesi "Ben Işıl'ı tanırım o güçlü kuvvetlidir. Lisedeki en iri en boylu kız Işıl'dı biliyor musun?"

"Annem mi?"

"Tabi, şimdi Hanım hanımcık olduk hepimiz. O gençliğin getirdiği heyecanı size devrettik ama sen bizi göreceksin erkeklerle futbol oynardık. Tabi ben beceremezdim orası ayrı ama Işıl bir dakika bile yerinde duramazdı."

"Sende benim gibi aşko kuşko bir kızmışsın anne," Efsun neşeyle el çırptı.

"Aşk kuşk o ne kızım?"

Efsun'un babası gülümsedi "aldırma sen bu sosyal medya ağızlarına Hanım, biz bilmeyiz böyle şeyleri."
İstemeden gülüp sonra kendimi suçlu hissettim. Hastaneye vardığımız an koşa koşa arabadan indim. Acil kapısının önünde Vedat ve Ceyhun'u görünce şaşırıp kaldım.

"Siz... sizin nasıl haberiniz oldu?"

Vedat ve Ceyhun yerine elindeki üç sıcak kahveyi taşımaya çalışan Anıl cevapladı "Ayaklı gazete Efsun sınıf grubuna yazdı."

"Anıl!" Diye bağırdım gerçekten şaşırarak "Sen de mi geldin?"

"Ve sınıftan en az on kişi daha... tabi nerede eğlence bizimkiler orada olur. Kursta pinekleyip ders çalışmak yerine buraya gelmiş hepsi."

"Annem doğuruyor ve siz buna eğlence mi diyorsunuz?"

"Boş ver sen bunları," dedi Vedat kolumdan tutup beni içeriye çekerken "Annen en alt kattaki doğumhaneye alındı. Gel benimle, babanda, dedelerinde orada!"

Vedat'a minnetle tutundum. Ceyhun'a fazla bakamamıştım ama yüzü sapsarıydı. Sanki çocuğu Ceyhun doğuracaktı. Öyle korkmuş görünüyordu ki.

Doğumhanenin önü tam bir curcunaydı. Babam iki dedemin ortasına oturmuş eliyle gözlerini ovuyordu. Babannem ve anneannem ise görülmeye değerdi. Annem içeride belki de canıyla boğuşurken onlar annemin kimin evinde kalması gerektiğini tartışıyorlardı. Beni görünce ikisi de sustu. Ve ikisi birden ayağa kalkarak sarılmaya çalıştı.

RAMAK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin