ÇEYREK GEÇE 2. BÖLÜM

46 3 11
                                    


Dostlar kitap hediyemiz devam ediyor, bölümü beğenip yorum yapmanız yeterli 🍓🍓🍓🍓🍓

Güzel okumalarrrrrrrr 🫶🍓🫶🍓🫶🍓🫶🍓

"MATEMATİK KALSIN BİZE AŞK LAZIM!"

Ayvalık'ta olmanın en güzel yanı, tenini yakan sıcak bir güneş, serin ve berrak sular, ve istediğim kadar denizyıldızı toplamamdı. Tabii ki bir de kötü yanları vardı; son iki aydır Ayvalık'ın nüfusu resmen on katına çıkmıştı. Çarşıda, sahilde, pazarda... Kısacası her yerde insan kaynıyordu.

Geçtiğimiz hafta okullar açılınca çocukları olan aileler pılını pırtını toparlayıp kaçarcasına memleketlerine dönmüşlerdi. Geriye sadece, Ceyhun, Vedat, Efsun, bendeniz Zehra ve emekli yaşlılar kalmıştı. Şimdi tek başıma kumun içine batmış, gözlüğüm gözlerimde güneşle inatlaşırcasına bakışlarımı gökyüzüne çevirmiştim. Öğle vakti olduğu için sahilde bir ben, bir de yan yan yürüyen yengeçler vardı. Bir tane yengeç yanıma yaklaşınca çığlık atarak kumun içinden çıktım.
"Kız sen nereden çıktın öyle? Katil yengeç, beni korkuttun."

Muhtemelen bir yengeçle konuştuğumu duyan olsa bana tuhaf tuhaf bakardı. Daha önce de söylediğim gibi çılgınlık her yaşta güzeldi ama delilik öyle değil. Eh, kimse deli bir sevgilisi olmasını istemezdi ama Ceyhunun olmuştu işte!
Zavallı Ceyhun, sitenin tenis kortunda tenis oynamaya gitmişti. İki gün sonra eve döneceğimiz için herkes çok üzgündü. Geçen hafta Vedat ve Efsun'un yaptığı kavga çabucak unutulmuş, yerini doyasıya eğlenmeye bırakmıştı. Son anlarımız olduğunu anlamamızdan sebep artık kavga etmiyorduk.

O gece her yerde Vedat'ı aramıştık. Ben bir yandan Efsun'u sakinleştiriyor diğer yandan Vedat'ı arıyordum. Ayvalık'ta bakmadığımız yer kalmamıştı. En sonunda sahilde bir sandalın içerisinde uyurken bulmuştuk onu. Efsun'un ağlamaktan gözleri şişmişti. Ben daha önce kalp krizi geçirmemiştim ama Vedat'ı o gece bulamasaydık kalbim daha fazla dayanamazdı, bundan emindim. Neyse ki aramalarımız bir sonuç vermiş ve sağ salim bulunmuştu. Sonra o teknede sabaha kadar oturup konuşmuştuk. Gece sert esen rüzgâra karşı teknede bulduğumuz battaniyelere sarınmıştık. En çokta Vedat ve Efsun konuşmuştu. Sabah olunca uyku sersemi bir halde eve dönüp akşama kadar uyumuştuk. Kimine göre yaşadıklarım pek çılgın sayılmazdı ama ben bu deli çocuklarla arkadaş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum. Ve de çılgın! Evet, yanlış duymadınız. Çılgın doğru bir kelime. Kim sınav yılında tüm arkadaş grubuyla birlikte mezuna kalmayı başarırdı ki? Sınıfta mezuna kalan üç beş kişiden biriydik. Hatta bizim tayfa olmasa mezuna kalanların sayısı oldukça düşüktü. Vedat, mezuna kaldığı haberi okul gruplarında yayılınca telefon numarasını bile değiştirmişti. O derece takıntılıydı yani. Çilek adamı düşündüm, acaba o ne yapıyordu? Bütün bir dönemi bize zehir etmişti resmen.

Bu esnada yengeç de bir türlü peşimi bırakmıyordu.

" Tıpkı çilek adam gibi yapışkansın ve rahatsız edicisin. Git başımdan!"

Çok şükür ki Çilek adam belasından kurtulmuştuk. Kimse onun hangi bölümü kazandığını bilmiyordu. Mezuna kalmadığı kesindi çünkü sınıf gruplarında hiç bahsi geçmemişti. Mezuna kalanlar arasında onun adı yoktu. Yani onu ömrümün geri kalanında görmeyeceğim kesindi. Kötü çocuk değildi aslında sadece o da en az bizim kadar takıntılıydı. Birazcık da yapışkan, sevimsiz, gıcık... neyse onu neden sevmediğimi tekrar tekrar hatırladım.

Yengeçten kurtulmak için havlumu, plaj eşyalarımı ve okuma kitabımı toparlayıp sahilin öbür ucuna taşındım. Kayaların arasında bulunan güvenli bir koydaydım. Bir kayanın gölgesine tekrar havlumu serip oturdum. Sonra telefonu elime alıp hala uyumakta olan Efsun'u aradım. Aramızda en uykucu olan oydu.
Telefon dördüncü çalıştan sonra açıldı.

RAMAK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin