CEYHUN

51 4 7
                                    

Desteklerinizi esirgemeyin, yorumlarınızı bekliyoruzzz 🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓

Final part III

Bir insan hayatı boyunca sevmediği bir meslekte çalışarak nasıl mutlu olabilirdi? Sevmediği işi yapan çok insan tanıyordum. Örneğin kuzenim Mehmet Abi; işinden hep şikayet ederdi. O, mesleğini benim aksime aile zoruyla seçmemişti. Diş hekimi olmuştu ama şimdi pişmandı. On sekiz yaşıma dönsem sakin olurdum, kendime seçmek için daha çok zaman verirdim diyen oydu değil mi? Otuzlu yaşlarımda bende henüz on sekizine yeni girmiş insanlara böyle pişmanlık dolu tavsiyeler vermek istemiyordum ki!

"Keşke on sekizime dönseydim... Gençliğimi yaşardım. Sırf ailem istiyor diye Tıp okumazdım. Gitar çalmayı seviyorum keşke müziğe yönelseydim..." gerçekten bunu söyleyen sıkıcı bir insan mı olacaktım?

Bugün her zamankinden daha da mutsuzdum. Yarın gireceğim sınava tüm yıl boyunca bir şekilde hazırlanmıştım ama umurumda bile değildi. Sınavda sonuncu olsam yine de umursamazdım. Ama işin içine aile girince her şey daha karmaşık hale geliyordu. Annem yanıma gelip elindeki meyve tabağını önüme koyunca düşüncelerimden sıyrıldım. Annemse tabağı koyduktan sonra elimde boş boş çevirdiğim telefonuma baktı.

"Sınav gecesi şu telefona maruz kalma demedim mi sana?"

"Ama uykum gelmiyor," dedim huzursuz bir sesle. Dokunsalar ağlayacaktım ki ağlamak sık yaptığım bir eylem değildi. Genelde duygularımı kolay bastırırdım.

"Telefona bakarak uykunun gelmesini nasıl sağlayabilirsin? Hadi bırak şu telefonunu da meyve ye. Sınav öncesi enerji deposu olur. Hem bak en sevdiğin meyveyi aldım."

Annemin elinde duran bir kase çileği görünce kendimi tutamayıp gülümsedim. Zehra'ya sürekli çilek götürmek için anneme nerede bulursa bulsun çilek almasını söylüyordum aylardır. O da çileği çok sevdiğimi düşünüyordu. Aslında seviyordum ama Zehraya aşık olduktan sonra benim için çok daha anlamlı çok daha önemli olmuştu.
Aşk çok güzeldi. Bu sıkıcı hayatıma renk gelmişti.

"Ver," dedim çileğe uzanırken sonra da annem başımda daha fazla azarlamasın diye telefonu uzağa fırlattım. Sınav gecesi annemin nutkunu çekemeyecektim.
Annem tabağı önüme bıraktı, sonra hiç beklemediğim bir hareket yapıp yanağıma sıkı bir öpücük kondurdu.

"Yarın sonuç ne olursa olsun seni desteklediğimizi biliyorsun değil mi? Sonuç kötü de gelse..." bu noktada sesi biraz kısılmıştı. "İyi de gelse seninle gurur duyuyoruz. En olmadı mezuna kalıp devam edersin. Baskı altında hissetme, bu yıl olmazsa seneye illa ki kazanırsın o bölümü. Oğluşum sonunda doktor olacaksa bir yılın hiç bir önemi yok bizim için." Konuşmanın başında biraz umutluydum ama sonunda şu Tıp meselesi yine gün yüzüne çıkmıştı.

"Tamam," dedim "biliyorum." Sonra annem odadan çıktı.

Annem odadan çıkar çıkmaz Zehrayı aramak için elim telefona gitti.

Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı. Telefon kulağımda uzun uzun çalıyordu. Acaba uyumuş muydu? Eğer uyuduysa çok üzülürdüm.
Hem uyandırdığım için hem de telefonu açmazsa sesini duyamayacağım için.

Evet, aşk karmakarışık bir duyguydu.
Zehra sonunda telefonu açtı ama sesi uykulu gelmiyordu. İçim rahatlamıştı.

"Bende uyudun sandım Zehram," tüm karmaşık duygularımı bastırmaya çalıştım.

"Bu saatte ne uyuması çilekli turtam?" içim kıpır kıpır oldu.

"Uzun zamandır bana içinde çilek geçen her hangi bir sıfatla hitap etmemiştin. Çok duygulandım." Bunu söylerken resmen sırıtıyordum.

RAMAK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin