Sabah kalkıp yine beraberce kahvaltımızı yaparken geçen ki yaşlı çift kapımızı çalmıştı. Kapıyı ben açtığım için önce benimle tanışmışlar ve ardından Birol komutanın işinin olup olmadığını sormışlardı. Muslukları bozulduğu için ondan yardım isityorlardı. Yaşlı kadın, daha önceden kendilerinin elektirikli süpürgesini Birol'un tamir ettiğini, bu sefer de banyoda kaçıran musluğu tamir edip edemeyeceğini sormuştu. Tam da bu sırada Birol gelmiş ve durumu anlayarak, memnuniyetle yardım etmeyi kabul etmişti. Anladığım kadarıyla Birol’un komşuluk ilişkileri sadece bu iki yaşlı çiftten ibaretti. Aslında çok becerikli ve çok yardımsever bir insandı ama diğer komşular geçen ki gibi öfke patlamalarından dolayı ondan korkuyor ve çekiniyor olmalıydı. Halbu ki onun sosyalleşmeye ve bir şeylerle uğraşamaya çok ihtiyacı vardı.
Birol, yaşlı çiftin musluklarını tamir etmek için giderken ben de evden çıkmıştım. Bugün generalle sözleştiğimiz için buluşacak ve Birol hakkında konuşacaktık. Birol’a kişisel ihitiyaçlarım için alışverişe çıkacağımı söylesem de tutturmuştu, ben de geleceğim diye. Bende işimi hemen halledip geleceğimi, kendisinin de yaşlı çifti bekletmemesini söylemiştim. Uslu bir çocuk gibi sözümü dinlemişti hemen. Çünkü bir psikolog olarak anlamıştım ki, artık benim dediğim şey onun için mutlaka yapılması gereken bir emirdi. Özellikle de geçen elini sararken yaptığım konuşmadan çok etkilnemişti. O günden sonra bana pek bı iyi davranır olmuştu.
...
General, Bİrol’un bu değişimine inanamamıştı. O çok sık gittiği mekana o günden sonra bir daha gitmediğini, uykusunun düzene girdiğini ve yavaş yavaş insanlarla güzel iletişim kurduğunu duyunca çok şaşırmıştı. Yanımdayken onu görmek için aramış ve en kısa zamanda askeriyede çay içmeye davet etmişti kendisini. Tabi benide. Sesinden yavaş yavaş iyleşip düzeleldiğini anlayınca bana koca bir teşekkür edip bir kez daha özür dilemişti. Daha sonra da ahpabı olan hocamı durumdan haberdar etmek ve ona da teşekkür etmek için aramıştı. Sürekli beni hocama övmüş ve işim de ne kadar iyi olduğumu anlatmıştı. Hocamda benim için ‘ O ülkemiz için bulunmaz bir hint kumaşı. Hak ettiği yer Amerika olsa da, onu kaptırmaya niyetimiz yok. ‘ demişti. Bense asla ülkemden başka bir yere gitmeye niyetli değildim. Çünkü beni buraya bağlayan çok kuvvetli bir bağ vardı. Aşk.. Eğer generalle buluştuğumu anlar ve arkasından iş çeviridiğimi öğrenirse her şey tepetaklak olur ve beni itebilirdi. Bu asla istediğim bir şey değildi. Ben de verdiğim sözde durmak için generalle olan toplantımı kısa kesmiş ve hemen yola koyulmuştum.
Yaklaşık yarım saatlik bir toplantı ve on beş dakikalık yoldan sonra eve varmıştım. İlk defa bu kadar uzun bir süre ondan ayrı kalmış ve özelmiştim. Heyecenla apartmana girereken karşılaştığım gençlerle durdum. Bunlar, gürültü yapan gençlerdi. Tahmini olarak üniversite öğrencileriydi.
‘’ Aaa abi seen. ‘’ dedi biri beni görmesiyle. Tanımıştı. Bu, kapıdan kedi gibi bize bakanıydı.
‘’ Nasılsınız çocuklar? ‘’ diye hallerini sordum.
‘’ Valla o deliyle karşılaşmamak için kontrol ede ede girip çıkıyoruz eve. Ne var yani müzik dinlediysek? Suç mu ‘’ diye konuştu ötekisi.
‘’ Elbette suç değil. Ben sizi anlıyorum. Bende müzik dinlemeyi severim. ‘’ dedim.
Gençler şaşkınlıkla bana bakıyor ve inanamıyorlardı. Apartmanda onların dilinden anlayan, zevkeleri uyan biri çıkmıştı karışlarına. ‘’ Cidden mi abi? Yani bizim tarafta mısın? ‘’ diye sordu.
‘’ Tâbi ki sizin tarafınızdayım. Ben de genç oldum. Ama apartmanda yüksek sesle müzik dinlemedim. Yaşlı insanlar var, hastalar var. Başka bir yerde kimse sizin müzik dinlemenize ve söylemenize karışamaz. Sokaklarda bile bağıra çağıra müzik dinleseniz kimse size Birol abinizin verdiği tepkiyi vermez. ‘’ dedim.